yorucu geçen maçın ardından, bünyeye ilaç gibi gelen olay(dı). bu durumlarda maçtan sonra ilk hedef hortumu kapmaktır. hortumu ilk kapıp suyu içen kişi hem susuzluğunu giderir hem de büyük bir zafere imza atmış olurdu. kimileri de maçta ya da hangi oyunsa, yenildi mi hortumu ilk kapan kişi olarak öcünü alır ve yenilgiyi böylece unutmaya çalışırdı.**
hatta hortumu ilk kapan kişi sırf gıcıklık olsun diye susuzlluğu geçse bile çatlayıncya kadar bu hortumdan suyunu içer diğerlerini sinir etmeye çalışırdı.
taa ki hortumun sahibi
yaşlı amcanın uyarısına kadar. hatta bazen su o kadar soğuk olurdu ki, soğuktan ellerimiz titrer suyu bir süre içemezdik.
zaten bu kişi isterse on dakia suyu içsin, diğerleri o kadar beklemeye hazırdı. çünkü,
bu suyun tadı başkaydı. bahçe hortumundan içilen suyun yerini, hiçbir zaman başka yerden içilen sular dolduramayacaktır.
bu suyun başka bir zevki de saçı başı ıslatmaktı. malum, yorucu oyun ardından terleyen bünyeye ilaç gibi gelirdi. bir güzel serinlerdik.
tabi artık biz büyüdük ve ne mahallede ki çocuklar ne o yaşlı amca ne de bu suyu içmek için gerekli olan maçın yapılabileceği boş bir sokak kalmadı. hepsi başka diyarlara savrulup gitti. malum, küresel ısınma ile de böyle birşey şimdiki çocuklar için de zor hale geldi. bugün, bahçede ki suyu böyle savuran kişi maalesef dayak yiyecek hale geldi. 'herşey çocukken güzeldi' denilirdi de ben inanmazdım. bu bahçe hortumlarından da su içmek her zaman anılar da yer alacaktır. en azından benim..