sezooon, 1994-1995 sezonu olsa gerek. bir beşiktaş-altay maçı. hava soğuk olmasına rağmen inönü'de(ek: şu anda aldığım bir habere göre maç inönü'de değil bursa'da oynanmış. ben öyle hatırlamıyorum ama. neyse...) zemin futbol oynamaya müsait. ancak, maçın başlama düdüğüyle birlikte altay istanbul'a gelen her anadolu takımı gibi 5-4-1 dizilişiyle ve "top da geçmez adam da" taktiğiyle oynuyor. beşiktaş ne yaptıysa oyunu açamıyor. ilk yarı beşiktaş'ın oyunu açma uğraşları ve altay'ın kararlı debelenmeleriyle 0-0 bitiyor. 2. yarı da aynı şekilde devam ediyor.
derken... 2. yarının ortalarında, tahminen 70. dakika civarlarında altaylı defans oyuncusu altay ceza sahası çigisinin sağ tarafında topu sergen'e kaptırmayayım diye topa ayağını uzatıyor ve kalecisine geri pas veriyor. kaleci de geri pas olduğunu görmediğinden mi, geri pas kuralını unuttuğundan mıdır topu eline alıyor. hooopp! hakem düdüğünü ağzına götürüyor ve çift vuruş veriyor.
şimdi... kalecinin topu eline aldığı yer tam olarak altıpas çizgisinin sağ çapraza yakın bir noktası. yani kaleye 5 metre falan mesafede, yani resmen kalenin içi.
akabinde... top kale sahası ön çizgisinin tam üstüne dikiliyor. topun başında sergen ve biri topu yuvarlama, diğeri de istop etme görevini üstlenecek 2 beşiktaşlı var. altay takımı mesafe 9.15'ten az olduğu için barajı kalenin içine kuruyor. 7 kişi kaleye diziliyor. kaleci de en sola geçiyor etti sekiz. kalan üç kişiden biri topa koşacak, diğer iki kişi de tehlikeli pozisyondaki 2 beşiktaşlıyı tutacak.
pozisyon öyle ki, orada sergen olmasa aklı başında herkes topu geriye açıp oradan şut denemeye yeltenir. ama sergen'in niyeti topu oradan kaleye vurmak, belli.
neyse... hakem düdüğü çalıyor. 1. eleman topu karşısındakine yuvarlıyor, 2. eleman durduruyor ve bir adım gerideki sergen topa vuruyor. topu tam olarak kalenin sağ taraftaki 90 tabir ettiğimiz noktasına sağ baştan 2. altaylının kafasının üstünden sokuyor ve ağlarla buluşturuyor. bütün bunlar toplasan 2 saniye sürmüyor. ve izleyenler olarak biz, sahadaki topçular, hakemler nerden baksan birkaç dakika kendimize gelemiyoruz. "lan nasıl attı?" diyoruz. "taşaklarını yiyim senin!" diye bağırıyoruz. o kadar kısa mesafeden, topu dağlara taşlara vurmadan, baraja nişanlamadan, atılacak tek noktaya nasıl atabildiğini çözmeye çalışıyoruz günlerce. okulda, mahallede pozisyonu pratiğe dökmeye çalışıyoruz. ama olmuyor. ister istemez sergen daha bir büyüyor gözümüzde.
o gol, o sezon yılın golü seçiliyor. hafızalarda yer ediyor. ben o golden beri yüzlerce maç seyrediyorum ama bir benzerinin dahi atıldığını görmüyorum. atıldıysa da bilmiyorum. bildiğim bir şey varsa o da ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın, koşmasa da, hiçbir şeyi siklemese de, kariyerini yiyip bitirse de sergen yalçın'ın üstüne topçu tanımıyorum.