Maalesef benim gibi, Memleket Meseleleri yüzünden sürekli meseleleri olan biriyseniz; çektikleriniz/ittikleriniz (yokuş yukarı) yetmiyormuş gibi, size berbath 1 vazife daha yüklemeye çalışırlar. Yabancılara memleket meselerini açıklama, daha doğrusu pazarlama vazifesi.
Ben, bir zamandır, ille de Şahsi Miladım olarak da gördüğüm Hrant Dink'in öldürülmesinden beri, yabancılarla buluşmuyorum, konuşmuyorum.
Son derece yorucu olmasının yanı sıra, şöyle edepsiz bir sıkıntısı da var bu işin: Ait olduğu varsıl ve medeni ülkeden kalkıp gelerek (beleş uçak biletleriyle) seninle görüşme gönlübolluğunu gösteren Cömert Yabancı, bir kere o kadar kendiyle ve senin memleketine ait fikirleriyle dolup taşmaktadır ki, nerdeyse zorla senle görüştüğü halde seni dinlemez.
Dinleyemez! Zira önce uzun ve alabildiğine biteviye KENDiNi anlatacaktır. Kendi başarılarını, fedakârlıklarını, verecenliklerini.
Onun ülkesinde insanlar hiç de bi kere senin memleketinle ve senin meselelerinle alâkadar değillerdir. O büyük fedakârlıklar ve müthiş taktiklerle (mesela: kokteyllerde nerdeyse gayda zurna çalıp flama sallayarak) Senin Meselelerin'e (bey hey gafil) dikkatleri çekmiş ya da çekememiştir. Ama uğraşşş-lamaktadır.
Şimdi sana akıl sorar gibi yapar: En Son Memleket Meselelerin nelerdir? Ne kadar dinlemek istemese de, dinler gibi yapması, görüşmüş olması, Varsıl ve Medeni ülkesine döndüğünde diyelim senin ismini vererek "Şu
and Şu ülkelerinde yine mahkemelenmiş. Yine hedef gösterilmiş. Yine zor durumda. Yine pişmiş tavuk kıvamında yaşatılmakta" demesi gerekmektedir.
Yeni bir makale yazıp para kazanması.
Ya da ülkesinde senin ülkenin meselelerinin bir-iki numaralı duyurucusu/ savunucusu olarak kendine bir kimlik yapması.
Ya da her ikisi birden.
Yalnızca:
"Çünkü sen Sabancısın
Benim derdime Yabancısın" demen dahi yetmez.
Bu Yabancı Pazarlama Elemanlarına söylemen
gereken esas şey:
"Çünkü sen Yalancısın
Benim derdime Yabancısın"dır. Öyle olmalıdır. (Ben artık BUNU yapıyorum, iyice Truth Serum kıvamında.)
Bir kere sizin ona ihtiyacınız yoktur (pazarlamaya/gagalamaya çalıştığının aksine) ONUN
SiZE iHTiYACI VARDIR. Ve Memleket Meselelelerinize.
Varsıl, boğucu ve Tam Demokrasiye Geçmiş Olduğunu Varsaydığı (esasında ciddi anlamda sağcı ya da faşist olabilen) ülkesinde, onun gibi sosyal (biçerikli) şık olmak isteyenlerin, 'pet ülkeleri' olması çok yerindedir.
Kârlıdır. Kimlik, itibar, şan şöhret kazandırır.
Biri Brezilya'yla ilgilidir. Meselelerle. Biri Rusya'yla.
Biri Meksika'yla. işte o da, rastlantı ve gereklilik: Türkiye'yle ilgilidir. Onun pet ülkesi/projesi Türkiye'dir.
O sayede radyo ve televizyon programlarına çağrılmakta, makaleler yazmakta, para kazanmakta, her şeyden önemlisi Havalı+Sosyal Meseleli bir kişi olarak kendini diyelim diğer ingilizlerden, Fransızlardan, Almanlardan üstün saymaktadır.
O, sık aralıklarla gelip gittiği 'pet' ülkesinin meseleleri
ve mesele sahipleriyle 'fedakârca' uğraşarak renkli,
farklı ve esasında çok daha sosyal ve eğlenceli bir hayat sürmektedir. Gelsin meyhaneler, gitsin halayıklar.
Diyelim vatandaşları Merkel'e oy vermiş iken; ayparçası suratlı o boya tombik sarışın sosyal biçerik sahibi ve Türkiye zevdalısı olduğu için, zırt pırt Türk politikacılarından randevu alıp akıl fikir! vermekte, balık yiyip rakı içmekte, mevsim yaz olunca Bodrum'da 'can' dostlarıyla güneşlenip denize girmekte, Kürt belediye başkanlarıyla düşüp kalkabilmekte, icap ederse nişanlanabilmektedir!
Bu durumda, bu şefkatli/yakın alâkadan kârlı çıkan kimdir? Türkiye mi? Bu Yabancı siyasal mı?
Geçenlerde nerden telefonumu bulmuş ise beni aramak gafletine düşen Le Monde insanı'nın gazetesine demeç vermek üzre onunla buluşup kaybedecek
ne vaktim, ne enerjim olmadığını söyledim.
Şoke oldu. Kötü ingilizcesiyle 4-5 kez yineledi de:
"I am shocked! I am shocked!"
301 üstüne pek değerli/prestijli gazetene demeç vermediğim için, şoklanmayasın diye senle konuşucam öyle mi? Ne anlayacaksın? Ne yazacaksın? O çıkanların ne faydası olacak? Üç yıldan fazladır Avrupa sıkıştırıyor da sıkıştırıyor Türkiye'yi: 301'i KALDIR diye.
Bir ara Süper 1 Politikacımız'ın itiraf ettiği gibi, onlar sıkıştırdığı için bile daha yapışmış olabilir AKP 301'e. Üstelik MHP, CHP ve AKP'nin ennn anlaştığı ve tek anlaştığı konu o madde.
Birkaç (sayıları giderek korkutma! yöntemiyle azaltılan) zibidi 301'le tehdit ve teşhir edilmesin diye, gül gibi Milli Mutabakat/ Milliyetçiliğimizin Boy Ölçüsü maddemizi kaldıralım öyle mi?
Sana NE?
Hakikaten Yabancı Jurnalist; sana ve senin Sarkozy denilen kiro karın ağrısını seçmiş milletine NE? Bizim halimize bakıp kendinizi iyi hissetmeniz için mi?
Bizim üstümüzden kendinize kimlik donu biçmeniz için mi? Öğretmen ağbi? Hemşire abla? idareci?
"Kol kırılır yen içinde kalır" diyorum. Harbiden. Ben.
Kırık kol benim kolum. Beni ve memleketimi ilgilendirir. Ben iki kolum kırık dolaşmaya alıştım. Ya kırık kırık dolaşıp burası. Ya dışarsı. Sizlerin arası.
Böyle de gizleme milliyetçisiyim!
Senden hoşlanmıyorum (indirimli söylüyorum) Yabancı!