manasız bir tespittir. bir kere "aşka inanmak" diye bir şey olmaz... bilimsel olarak tespit edilmiştir ki "aşk" denilen şey, vücuttaki oksitosin gibi hormonların aşırı yükselmesiyle oluşur. yükseldiği anda, aşka ister inan ister inanma aşık olmuş olursun. keza aşkın ömrü de vardır. bilimsel çalışmalar 6 ay ile iki yıl arasında olabildiğini gösteriyor. bu süre içinde hormonlar normal değerlerine iner ve aşk uçar gider... eğer aşıklar geriye tutunabilecekleri bir sevgi bırakmayı becerdilerse ne ala.. yoksa "buna nasıl aşık oldum?" diye kafayı vururlar... kimi bağımlılar ise sürekli aşk arayışı içindedir. hormonlar normal seviyeye indiğinde aşırı mutsuz olurlar, eski sevgililerini terk edip, tekrar aşk aramaya başlarlar...
aşık insan aşık olduğunu muhakkak fark eder. sevgilisini çok fazla düşünür ve düşünmekten zevk alır. sevgilisi dışındaki insanlara ve uğraşılarına ilgisi azalır. aşırı risk alma eğilimine girer. işini bile eskisi kadar umursamaz...
tüm bunlar evrim süreci sonucu oluşmuş, üremeyi ve genlerin devamını sağlamayı teşvik mekanizmalarıdır. keza aşkın bir süre sonra yok olması da öyle... aşkın bir süre sonra yok olması canlının genlerini yayabilmesi için gereklidir. bu mekanizma iki şekilde işler: ya canlı başka aşklar peşinde koşacaktır ki böyle yapması genlerini yayması açısından hayırlıdır, ya da aşk bittiği halde eşine ve çocuklarına bağlı kalacaktır ki bu da genlerin yayılması açısından hayırlıdır... ikinci mekanizmanın izahı şudur: yavrularına bakma zorunluluğu olan kompleks canlılarda daldan dala atlamak genlerin sürekliliğini sağlamak için geçerli olan tek taktik değildir. zira bakımsız, korumasız bırakılan yavrular ergenlik çağına ulaşamayabilir. aynı zamanda yavrusu olduğu halde hormonları tavanda gezen ebeveynler de genlerin varlığını sürdürmesi açısından ideal değildir. zira, daha önce izah ettiğimiz gibi, aşık insanlar çevrelerine daha az ilgili ve risk alma eğilimi yüksek kişilerdir. yavruların selameti bakımından hormon seviyelerinin düşmesi gerekir.
yazdıklarımın hepsi bilimsel olarak tespit edilmiş gerçeklere dayanmaktadır. aşık olan ve olmayan insanlar üzerinde yapılan testler (hormon seviyeleri, davranış testleri..) bu tezleri doğrulamıştır. konuyla ilgili kitaplar: