Her insan ömründe mutlaka birilerini sevmiştir. En başta annesi, babası, -varsa- kardeşi, diğer aile üyeleri.. Zamanla büyüyüp sosyal hayata karışınca, diğer insanları tanıyınca bilhassa karşı cinsten insanları da sevmeye başlar insanoğlu. Fakat, garibim kız/erkek fark etmez yeni karşılaşılan insanların da aile efradı gibi kendilerini karşılıksız ve çıkarsız seveceğini düşünür. Beklentisi o yöndedir. Çünkü ailede öyle görmüştür. Herkes onu prens/prenses gibi sevmiştir. Bir dediği iki olmamış, istenilen her şey alınmış. Karşılık beklenmemiş, bedeli istenmemiş. Ama gel gelelim sosyal hayatta tanışılan yeni kişilerle kurulan ilişkilerin çoğunda böyle bir şey mümkün olmamıştır. Hayatta herkes mutlaka öyle ya da böyle bir şekilde o malum darbeyi yemiştir. Bu bir dosttan da olabilir bir sevgiliden de... Sevgiliyi ele alacak olursak;
Eğer ki gerçekten birini sevmişse ve sevdiği de onu sevdiği yalanına onu kandırmışsa işte beklenen kaçınılmaz gerçek ortaya çıktığında artık kızımız/oğlumuz hayata bakış açısını değiştirmiş, insanlardan soğumuş ve hatta tiksinme seviyesine kadar gelmiştir. Tiksinme seviyesi bu sevme olayının bir kaç kez tekrar etmesinden sonra da çıktığı görülmüştür. insanların büyük bir kısmı özellikle bizim ülkemizde artık kimseyi kolay kolay sevemeyeceğini düşünür. Çünkü yediği ilk darbe onda büyük hayal kırıklığı yaşatmıştır. Bundan sonra kimseyi sevemeyeceğini düşünür, onu unutamayacağını hep onu hatırlayacağını falan.. Hepimiz yaşadık, yaşıyoruz, yaşayacağız. Ama inanın insan yine de seviyor be. Ne kadar darbe alırsa alsın, ne kadar aldatılırsa aldatılsın yine de seviyor. inanıyorum bir gün ben de seveceğim. Ben de güveneceğim.
Sonuç olarak; ben de sizler gibi sevemiyorum kardeşler. Ben de güvenip de kimseye bağlanamıyorum. Ama bir gün olur, olacak. inanıyorum.. Umut en güzel şey.