sozlukculerin aslinda insan oldugunu fark etmek

entry24 galeri
    18.
  1. son cinayetimin üzerinden üç gün geçmişti. Hala uyku uyuyamıyordum. Fakat beni uyutmayan işlediğim cinayetlerden dolayı duyduğum vicdan azabı değil, içimdeki durdurulamaz cinayet arzusuydu.

    Yine her zaman yaptığım gibi sözlükleri tek tek açtım ve zirve programlarını takip etmeye başladım. Bir çok sözlükçüyü bir arada bulup alkollüyken kolayca yok edebiliyordum zirvelerde. Her sözlükte fason bir üyeliğim olduğu içinde çok kolay katılabiliyordum zirvelere. Bu cinayetlere üç ay önce stevemcqueen sayesinde başladım. Yazıları çok etkileyiciydi. Bu yazıları okuyanlar çok rahat inanabilirdi yazdıklarına. Fakat sadece benim farkında olduğum bir olgu vardı. Sözlükçüler toplumumuzun içini kemiren birer kemirgendi. Yok edilmeleri gerekiyordu. Yok edilmemeleri halinde insanlık büyük bir tehlike altına girecekti. Birileri bir şeyler yapmalıydı. Bu düşüncüler her geçen gün beni daha bir yiyip bitiriyordu. Bir gün karar verdim. Bir şeyler yapılacaksa bunu ben yapmalıyım. Sonra stevemcqueen e hayranı olduğumu, istanbul a gelince kendisiyle muhakkak tanışmak istediğimi söylediğim bir özel mesaj attım. Yarım ağız bir cevap geldi ama bu benim için yeterliydi. Sonra ilk otobüsle istanbul a gittim. Acaba Marmara denizinin dibindeki balıklar beğenmiş midir stevemcqueen in tadını? Hala denk geliyorum sözlükte neden yazmıyor, çok özledik onu yazılarına. Okudukça gülüyorum ve iç geçiriyorum.

    '' Aptallar. Yakında sizde onun yanındaki yerinizi alacaksınız. ''

    Sonunda tam bana uygun bir zirve buldum. Hemde iki gün sonra. Zirve başlığının altını şen şakrak yazılarımla doldurdum. Katılım listesine kendimi ekledim. iki gün içerisinde hazırlıklarımı bitirmeliydim.

    ........................

    Zirve günü gelip çatmıştı. Sırt çantam öldürme amacını şerefiyle yerine getirebilecek aletlerle doluydu. Zirvenin yapılacağı bara gittim. zirve saatinden çok önce gitmiştim. Amacım ortalığı kolaçan etmek ve son hazırlıklarımı tamamlamaktı. Fakat bara girdiğim anda sözlükçüler için ayrılmış olan bölüm karşıma çıktı. Bomboştu. Rahatça yerleşebilir, hazırlıklarımı tamamlayabilirdim. Masalardan birine oturmak için yöneldim. Fakat başta fark etmediğim bir şeyi fark ettim. Bölümün köşesinde tek başına oturan biri vardı. Planlarım alt üst olmuştu. Hemen sıcakkanlı bir tavırla yanına gittim ve merhaba dedim. Aynı şekilde karşılık verdi. Yanına oturdum. Aslında kokusundan bile tiksiniyordum. Fakat belli etmemeliydim durumumu. Konuştum havanda sudan. O da aynı şekilde konuşuyordu benimle. Çok enteresan gelmişti bu durum bana aslında. Çünkü insan gibi davranışlar gösteriyordu. Arada gülüyordu. Espri dahi yapıyordu hatta.

    Aman tanrım. Bu insandı. Benim gibi bir insandı. Gördüklerim bir yalandan ibaret olmalıydı. Kesinlikle kandırılıyor olmalıydım. Hatta beklide bu bir tuzaktı. Hemen kalkıl tuvalete gittim. elimi yüzümü yıkadım. Kendimi toparlamalıydım bir an önce. Düşmüş olduğum bu yanılgıdan kurtulmalıydım. O bir insan değildi. Bir canlıydı, ama insanlık düşmanı bir canlıydı. Yazdığı zehir dolu yazılarla körpecik beyinlerin kafasını yıkayan bir yaratıktı. Hatta beklide o yaratıkların içinde en tehlikeli olanı buydu. Çünkü insan görünümündeydi. kesinlikle Yok edilmeliydi. Hem de bir an önce.

    Zirve saatine kadar dışarıda biraz dolaşmayı teklif ettim. Kabul etti. Deniz kenarına doğru yürüdük konuşa konuşa. Deniz çok dalgalıydı. Etrafımızdaysa kimsecikler yoktu. Bıçağımın keskinliğini deneme zamanı gelmişti...

    acaba bununda tadını beğendi mi balıklar?

    ...................

    bir hafta geçti ama hala uyuyamıyorum. ama bu seferki vicdan azabından. Ya düşüdüğüm gibi değilse, ya onlar da insansa??
    14 ...