90 larda çocuk olmak

entry2060 galeri video7
    1889.
  1. küçüktüm o zamanlar. kapımızın önündeki sokak; esnaflarla doluydu. bizim oturduğumuz apartmanın altı bir kasaptı: çankayalar ve köşede hacı market vardı. onun yanında başka bir kasap: kalaycılar. onun karşısında hasan hüseyin parfümeri, en sevdiğim çikolata fındıklı ikramdı. hırdavatçı ünal amcayla karşısındaki ünallar mağazası sahibi iki amcanın birbiriyle hiçbir benzerliğini bulamıyordum. biri uzun ve sıskayken, diğeri esmer ve bıyıklıydı. hırdavatçı uzun olandı ve daha zengin olansa bıyıklı amcaydı. onlar beni tanırdı. musti berberde çalışan çıraklar her ay değişiyordu sanki ve her tıraş olduğumda içerdeki amcalar bana kurt işareti yaptırırlardı. tanımadığım insanların isimleri geçerdi, erbakan mesut yılmaz ve benden önüme koydukları iki seçenekli sorulardan her seferinde yapmamı bekledikleri tercihleri genelde kurt olmamı isteyenlerin mimiklerinden yola çıkarak seçerdim. büyüyünce hilale değil kutra oy vercekmişim.. dediğimde içeride yükselen kahkaha seslerine karşılık öhhööm olmaaadı yeğenimm gibileri de çıkardı ve ben iki arada bir derede kalmışken yeni çırak ensemdeki saçları alırken her seferinde canımı acıtırdı. arada yandaki kahvede teyzemin tasvip etmemesi sebebiyle sadece kartları izlemekle yetinen eniştem gelir ve bana çikolata mikolata değil direk para verirdi, kendince hoş bir tarzı vardı. teyzemlerim durumu iyi sayılırdı, bir lokantaları vardı ve tüm ilkokul hayatım boyunca her sabah okula giderken teyzemin oğlu yunus ve onun amcasının oğlu emrullahla döner yiye yiye okula giderdik. teyzem ah teyzem! annemin kafasını nasıl da yıkardı. ne severdi gösterişi; o zamanlar çocuklarına aldığı üst baş, şimdi yeni evine aldığı koltuk takımı.. bayram alışverişleri tam bir curcunaydı ve çalışmalarına 2 ay önceden başlanırdı. ünallar da en az elören, çiftçiler, burgazlar, aydoslar kadar şehrin en fiyakalı, en marka yerlerinden biriydi o zamanlar avm falan yoktu ve biz hepsini tek tek gezerdik, daha adını hatırlayamadığım bir sürü mağaza.. garipti 90 lar; taso vardı mesela. sonradan digimon migimon çıktı eski tadı da bulamadık haliyle. power rangers en sevdiğim ateri oyunumdu, turuncu kasetiyle adete diğerlerinin arasında parlardı, anaokulundan arkadaşım şeyma bir gün bize geldiğinde çaldı götürdü; ama hiçbir zaman ona sen aldın işte bu sizin evdeki turuncu kasetin benimkinin kaybolmasının ardından burada çıkması tesadüf olamaz diyemedim. üstelik hevesimi bile alamamışken, sana ne kadar güzel bir oyun olduğunu gösterip heyecanımı paylaştım diye bunu bana yapmaya hakkın var mıydı, diyemedim. ve bazı cumaları babam namazdayken onu beklemeyip koşa koşa anaokula kendi başıma gittim diye az azar işitmedim.

    az mı misket oynadık, babamız bize bisiklet sürprizi yaptığında az mı mutlu olmadık, düştük, koştuk başka mahallelere gidip yeni oyunlar öğrendik, saklandık, top oynadık, yüzdük, yaralandık, atladık zıpladık, bağırdık çağırdık, koleksiyon yaptık, çizgi film izledik, günü geldi ninja kaplumbağalara günü geldi başka bir savaşçıya özenip tahta sopalarla kılıç kuşanıp, kendimize ok yaptığımızda miladımızı tamamladık, bütün şehrin sahibiydik o zamanlar; ama bazıları sapan yapıp kuş avlamayı seçti, bazılarına ise matematik kaldı geriye. gibi, yıllardı. şimdi doğal olan sade ve güzel olan ne varsa unutulup gitmiş, gibi.
    1 ...