fi tarihinde, yeşilaycı, hayvansever, sosyal sorumluluk bilinci yerinde bi manitam vardı. etkinlikten etkilinğe koşar beni de sürüklerdi.
zaten o dönem o olmasa ben evde tüm gün dostoyevski'yle kafka'yı dövüştürür, psychedelic rock eşliğinde göt büyütürdüm.
neyse işte bi gün mesaj attı, ''yarın huzurevindeki yaşlılarıziyaret edelim mi? diye. kabul ettim ben de, para durumları da kötü o ara. kıza vaadettiğim tek şey, tüm gün evde gerekli gereksiz her şey üzerine muhabbet etmek, fazlası yok.
gittik huzurevine, girdik kapıdan. öğle vaktiydi. ben de ne akla hizmetse güllü lokum almıştım gelirken, onu dağıtıyoruz.
sonra bi başına oturup meyve yiyen yaşlı bi kadının yanına doğru gittik. teyzecim nasılsın şu bu, muhabbet edelim dedik.
en son yanından ayrılırken bi isteğin var mı diye sormuş bulundum. kadın hiç tereddüt etmeden;
donakaldık. bir şey diyemedik ama oradan uzaklaşır uzaklaşmaz hayvan gibi güldüğümüzü hatırlıyorum.
bu arada kadına şeftali almadık, eve gidip tüm gün muhabbet ettik. ırkçılığın yaşı yok.