Beyin, dünyada ve muhtemelen de evrende şimdiye kadar yapılmış ya da yetişmiş en gelişkin yapıdır. içinde bütün bir dış dünyanın küçük bir minyatürünü taşır. Herşey orada resmedilir, bütün sesler tınılanır, tüm anılar yeniden yaşanmak üzere depolanır. Şöyle bir düşünürsek, yirmibeşbin günlük insan ömründe, eğer herşeyi resmetseydik, kimbilir kaçbin kilometrelerce uzayacak video kayıtları yapmak gerekirdi değil mi?.
Aslında beyin, çok sade ve çok sessiz bir organ gibi görünür. Öyle ya, onun çalıştığını, örneğin bağırsaklarımız ya da kalbimiz gibi hiç duyamayız ya da ciğerlerimiz gibi kabarıp küçüldüğünü hissedemeyiz. Yapısı insana her zaman soğuk ve uzak gelmiştir. Ne anlaşılmaz kıvrımları vardır. Dar bir rafa sıkıştırılmış, tepilmiş bir yorgan gibi durur. Parçalı kafatasının içinde bütün boşlukları en ekonomik biçimde dolduracak biçimiyle durur. Yoksa ondört milyar hücre bu boşluğa nasıl sığabilirdi ve bunca hücre 1,5 kg lık toplam kütlenin içinde nasıl yer bulabilirdi değil mi?.
Çok ince bir işçilik var bu işte. Niye derseniz. Bu ondörtmilyar hücreden başka, onların arasında kurulmuş on tirilyonluk ta bağlantı var da ondan. Bu kadar yüksek sayıdaki bağlantıya yirmibeşbin gün boyunca ve yirmidört saat kesintisiz biçimde enerji sağlamak zorundasınız. Üstelik te bunu topu topu, her dakikada geçen toplam yarım litrelik kanla sağlamak durumundasınız. Bu kadar büyük bir "fabrika"nın kullandığı enerji miktarı, karşılaştırmalı olarak ne kadardır biliyor musunuz?. Bir bilgisayarın kullandığının yanında devede kulak bile kalmaz: 10 wat.
Beyin en erken oluşan organlardan biridir ve döllenmeden hepi topu üç hafta sonra ana karnında maya tutmuştur. Denilecektir ki, bu milyarlarca hücre kısacık bir sürede nasıl oluşuyor. Say say bitmez çünkü. Ama beyin bizim ölçülerimizin dışında çalışıyor. Oluşum devresinde her saniyede tam 250 bin sinir hücresi oluşuyor ve hepsi birden bu 10 tirilyonluk bağlantıları kurmak üzere, komşularına doğru kollarını uzatmaya başlıyorlar. Komşularla bağlantılar kuruldukça dış dünyadan bilgi içeriye girmeye başlar; dış dünyadan içeri girmeye başladıkça da muhtemelen bağlantılar daha hızlı kurulmaya devam eder. Bunu nereden mi anlıyoruz?.Şöyle bir örnek verebiliriz: insan dört ayak üzerinden, iki ayak üzerine kalkınca denge organı beyincik büyümek zorunda kalmıştır. Çünkü iki ayak üzerinde dikilmek, dört ayak üzerinde dikilmekten çok daha zordur ve hiç şüphe yok ki daha fazla bilgi ve işlem gerektirir.
insan, kuşaklar boyu süren bir zamanda evrimleştikçe, beynin bir yanından öbür tarafına telefon kabloları gibi yeni yeni hatlar çekmiş ve değişik bölgelerini, şişirmiş, büyütmüş ve kıvırmıştır.
insan beynindeki bu yoğun bağlantılar, sonunda insana farklı alternatifler sunar olmuş ve bu da günlük hayatta, insanın esnekliğini yaratmıştır. Bu nedenle insanı öteki canlılardan ayıran en önemli faktör, ne tek başına dil, ne de düşünmektir. Ama bütün bunları da yaratmış olan, her anlamda ve alanda esneyebilme yetisidir
Bir de önbeyin var, insanın farklılığını yaratan. Nasıl derseniz, daha derin mevzulardan bahis açma zaruretimi doğurmuş olursunuz. Efendim aslında bizim atalarımız maymun değil balıktır. Çünkü bizim beynimizin ilk örnekleri balık ta vardır. Sonra sürüngenler ve kuşlar gelir. Kuşlar sürüngenlere göre daha zekidir. Çünkü kuşların ön beyni daha büyüktür. işte bu nedenle, önbeyni en büyük olan insanın en zeki yaratık olması da doğaldır.
insan beyninin ilk formundan, bugünkü haline gelebilmesi için beşmilyon yıl gerekmiştir. Bugünkü hali ise otuzbin sene önce gerçekleşmiştir. Yani otuzbin sene önce doğanlar potansiyel olarak, bugünkü her türlü matematik işlemi gerçekleştirebilirler, her türlü zeka ürünü espiriyi kıvırabilirlerdi. Otuz bin yıl evrim için çok kısa bir süre. O yüzden daha uzunca bir süre beynimizin fazlaca gelişmeden böylece kalmasını beklemek yanlış olmayacaktır.
Arada bir çok yüksek IQ'lü dahiler ana karnından toprağa düşmüyor değil yeryüzünde ama bunları insan evrimini sıçratmış mutasyoner yeni bir soyun ürünleri olarak görmek yanlış olacaktır.
Buna karşılık mutasyonların sadece gelişmeye dönük olmadığını da hatırlatmak isterim. Geriye doğru bir mutasyon atmış, mongoloid bir soysuzun, bütün teknolojiyi eline geçirerek hepimizi defetmesi bu yeryuvarlağından, istatistiksel olarak anlamsız seviyede bir hiçlik değildir!.