yokluk

entry73 galeri
    42.
  1. içinde hiçbir şeyi barındırmayan denilebilir. hiçbir şey, bilinemeyen ve kavranamayan şey olduğundan mütevellit, yokluğun içinde olabilme olasılığı olabilen şeydir. Aynı zamanda yok olan bir şey hiç olmadığı ve hiç barınmadığı için, aynı zamanda içinde hiçbir şeyin olabilme ihtimalinin de bulunmadığı bir şeydir.

    Örnek verecek olursak; bir elmayı düşündüğümüz zaman onun şeklini ve tadını anımsayabiliriz. Bu, onun varolduğunu ve zihnimizde kayıtlı bir enerjetik alan oluşturduğunu gösterir. Ama zihnimizde kayıtlı olmayan ve belirli bir enerjetik alan oluşturmayan bir şeyin ne olduğunu da bilemeyiz. Bunu tıpkı daha önce bilmediğimiz veya görmediğimiz bir şey hakkında bilgi edindiğimiz zaman anlamaya çalışmaya benzetebiliriz. O bilmediğimiz ve görmediğimiz şey hakkında düşündüğümüz zaman anlamaya çalışırız, bu bize en azından düşündüğümüzde fikir sahibi olmamıza yardımcı olur. Ta ki o bilmediğimiz ve görmediğimiz şeyi öğrenip kayıt altına aldıktan sonra belirli çıkarımlarda bulunabiliriz. O şeyi gördüğümüz zaman da somut olarak bunu zihnen kayıt altına alırız. Ama yalnızca hakkında fikir sahibi olduğumuz şeyler için somut olarak bir deneyim yaşamasak bile onun için yok da diyemeyiz: Örn; sonsuzluk ve ebedilk kavaramları. Bu kavramlar hakkında ancak fikir sahibi olabiliriz.

    Eğer zihnimizde kaydı olmayan şeyler için yok diyebiliyorsak, aynı zamanda onlar hakkında düşünemeyip konuşamıyor olmamız da gerekirdi. Eğer bir şey hakkında konuşabiliyor ve düşünebiliyorsak, o şey için de yok diyemiyor olmamız gerekir. Bu çıkarımdan yola çıkarak yokluk hakkında da konuşabiliyor ve düşenibiliyorsak, yokluğun yok olmadığı sonucuna varılabilir ancak bu yargı somut bir gerçeklik ve deneyim içermediğinden onun hakkında tam bir yargıda da bulunamayız.

    Bu tıpkı günümüzde varoluşun bir kaynağı var mı, yok mu tartışmalarına benzer. Örneğin bir kağıdı elimize aldığızda onu tam olarak algılayabiliyor olsaydık eğer, o kağıt hem var, hem yok olabilirdi. Ama algılama kapasitemiz o şeyi beş duyu organımızla kavrayıp sindirmekten ibarek olduğu için, elimizde tuttuğumuz kağıdı yakıp tamamen kül haline getirdikten sonra küllerini de rüzgarda savurduğumuzda artık onun yok olduğu sonucuna ulaşamıyor olmamız gerekirdi. Kağıdın hakimiyet alanımızdan çıkması onun yok olup gittiği anlamına gelmez. Yalnızca şekil değiştirmiş ve enerjetik boyuta geçmiş olur. Buradan sonuçla madde ile enerji arasında birbirleriyle sıkı sıkıya bir ilişki olmasının yanında aynı zamanda birbirlerinden çok farklı kavramlar oldukları çıkarımında bulunabiliriz. Varlık ve yokluk gibi; yani madde ve enerji. Buraya kadar farkedebildiğimiz kadarıyla her vardığımız noktada bir de onun tam zıttı olan bir nokta çıkarımında bulunabiliyoruz. Bunun sebebi de dualitedir. Yani her şeyin mutlak zıttı olan şeyler; iyi-kötü, güzel-çirkin, varlık-yokluk gibi.

    Pekiyi her şeyi bilen bir şeyi bilebilir miyiz? Ya da kendimiz her şeyi bilen bir şey olabilir miyiz? Her şeyi bilen bir şey kendi içinde eksiksiz olduğundan hem bir şey hem de her şey olabileceğinden her şeyi bilen bir şeyin ne olduğunu da haliyle bilemeyiz. Çünkü bizim bilebildiklerimiz sıırlı şeylerdir. Her şeyi bilen bir şey de madde ve enerjiyi çözmüş olan şeydir. Yani o şey bu yazının en başındaki paragrafta yazılı olan tanım da olabilir, aynı zamanda olmayabilir de. Çünkü her şeyi bilmiyoruz. Kendimiz her şeyi bilen bir şey olsaydık bir başkası tarafından bilinmeyen bir şey olurduk. Bu tartışmalar yokluk ve varlık kavramları gibi böyle uzun uzadıya gider. Aslen bilgiyi tam olarak kavramnın yolu zihnin ötesine geçmekten geçer. O zaman dualiteden sıyrılabilir ve her şeyin tek ve mutlak olduğunun farkına varabiliriz.
    0 ...