bu programı fazla izlemem. hatta hiç izlemem ne biliyim lan tarzım değil hem yarışmadaki konuktan programcıya, ışıkçıdan stajere, çaycıdan dekorlara hiçbir ayrıntıya, gerçek olduğu konusunda inanmıyorum. inandırıcı değil olm inandırıcı olamıyor çünkü kim veririr her gece o milyarları?
adam bi alıyor 100 bin, diğeri alıyor 75 bin. ne lan bu, acun bey 150 yıl firar etse *o kadar parayı toplayamaz. yani baştan format olarak benim gözümde değeri toplamadaki etkisiz elemandır. kaldı ki konuklar ve o bankacı mıdır nedir, o pinti adam var ya teklif söylüyor, hepsi feyk abi bunların. adamlar bir de triplere giriyolar:
'-evet hayrettin bey de terledi içerde gerçekten onun için de zor bir teklif olucak, bakalım hayrettin bey ne tekli.. eeevvet hayrettin bey'in yani bankanın yeni teklifi 200 bin ytl..' ?? ben acun bey'in tuttuğu telefonun diğer hattında başka birinin dahi olduğuna inamıyorum.
ayrıca bu yarışmada çok fena da yarıcı cümleler kullanıldığını duydum.
misal;
-ahmet bey sizin kutunuzda ne var acaba?
-pınar hanım siz geçen gün çok büyük açmıştınız ama.
-hilmi abi güzel aç be.
-kutunuzda ne var hissedebiliyor musunuz?
-el ele tutuşup açalım?
ne bu lan? ne biçim tabir bunlar? programı radyodan dinlesem konukların birbirlerini sağlı sollu götürdüğünü sanırım valla. allahtan görüntü var teşekkürler John Baird.
nerde kalmıştık?
he, bu ve bunun gibi programların tamamen düzmece olduğunda..
nedendir anlamıyorum bizim halkımız da bunları yiyor. hem de feci yiyor. diğer başka bi kanalı çeviriyorum, aha o da ne? yeni bir yarışma, ne diyor? 'hmm bir şey açcam kolay para diyor, şansımın olması gerekiyormuş da bilmem ne de. son zamanlarda çok görüyorum böyle programları. şoray olsun tamer karadağlı olsun, behzat olsun hepsi başladılar '' kolay para kazanma programları ''na. tabii, yapımcıların ağızları sulandı. tv'de ne görse direkt olarak gerçek algılayan tek yönlü insanlar var, ve bunlar (halkı kesinlikle küçümsemiyorum çünkü suçlu onlar değil bu sistemi ve düzeni yaratan medya patronlarıdır, benim annem babam da izliyor bu programları) bağnazlık şeklinde yönetilmeye, robot gibi yönlendirilmeye teşvik ediliyorlar. tıpkı orwell'ın bir zamanlar bahsettiği o big brother'ın yönettiği dünyadaki gibi. insanlar takip altındalar, yanlış yapmamaları için sürekli yukarıda onları takip eden bir adet göz var ve sanki insanlar da onun esiri olmuş gibi ona uymaya çalışıyorlar. iletişim uzmanı bir profösör hocamızın ''insanlar ne zaman kısa yoldan para kazanmayı seçmek isterlese o toplumdaki ahlaki değerler çöker, ne zaman emeği ve hakkı kenara iterlerse işte o zaman felaketin başlıgıcına gelmişlerdir.'' diye bir cümlesi vardı. ve bu cümle gerçekten de her şeyi özetliyor.
şimdi gayet iyi anlıyorum. bu popüler kültürün bir esiri olan kitle iletişim araçları-özellikle tv-insanlara gelecek, sahte bir gelecek vaadediyor. resmen umut tacirliği *. tabii ki bu popüler kültürün esiri olan halk da tv'de ne görürse(süper hayatlar, süper evler, mükemmel elbiseler, kolay kazanılmış paralar vs.)onu elde etmek istiyor, hem de en kısa yoldan. sorunda zaten buradadır bence. bu iletişim araçları zaten toplumu istediği gibi yönlendirir, halk da verdiği geri bir tepkiyle bu araçları besler. tıpkı şimdi olduğu gibi, bu acun denen ılıcalı'nın yaptığı 'var mısın yok musun iki gözüm eminim sen yoksun' adlı programın çıkış noktası; insanların kolay ve emeksiz paraya olan hucümudur. bu hucümün nedeni ise yalan dolanlarla paketlenmiş, çeşitli süslü malzemeler kullanılarak yedirilmeye çalışılan bir pasta'nın yani bu sağlıksız bir besin olan kolay para kazanma yarışmalarının zihin olarak aç insanların önüne ballandırılarak çıkarılmasıdır. artısı, bütün bunların birer düzmece olmasıdır.
insanlara yalanı satıyorsunuz, hem de en gösterişlisini. şimdi denilebilir tabii, 'mp ne oluyor o zaman diye?' evet milli piyango da bir şans olayı ama en azından yalan değil. kolay para meselesi orada da var, bkz lan popüler kültür`.
bakın, bu ülke toplumu daha önceden kim 500 milyar ister türü yarışmaları da gördü. orada neydi, bilgiye para veriliyordu, yine de bir zorluğu vardı. fakat bunda ne var, sadece bir iki kutu açıyorsun *, alttan biraz heyecan veriyorlar, milyarlar falan ama kolay para adı üstünde insalara çekici geliyor. buna da teknik tabirle söylersek eğer 'interaktif olarak adam dolandırma' deniyor. kim ne derse desin, insanlar yiyor, insanların zamanı geçiyor, insanlara sahtesinden hayal satılıyor, insanların ve bilhassa toplumumuzun temel değerlerine darbe vuruluyor. sonuçta kafa olarak 2. dünya ülkesi konumda kalıyoruz bu da cebimize yansıyor. pembe dizi çekiyoruz evlerinin süper güzel, insanlarının harika bir yaşamı olduğu gelişmemiş güney amerika ülkelerinin pembe dizileri gibi diziler. daha sonra örnek alıyoruz o popüler kültürün maşası olan tv'nin içindeki o örnek alınamayacak derecede kötü insanları. küçük gibi görünen ama büyük bir döngü. allah kolaylık versin hepimize, hamburgerdir diyorum ben yine de. bu yarışma tipleri de çabuk tüketilir ama bize hiçbir yararı olmayacaktır, zararı ise yukarıdadır.
kime teşekkür edelim acaba bunun için? acuncum? gitsen yine kosta rika'ya, miami'ye falan da gözümüz gönlümüz açılsa he? şöyle o güzel ingilizcenle pratik yapsak biz de, yabancı ülkede nasıl hatun bağlanır. mükemmel pronanseyşınlarını öğreniriz. güzel olur hakkaten eski günlerdeki gibi. arka fonada bi in da club remixi koy süffer olur. ok mu?
bye.