Bugün tanıdık birinin annesi vefat etmişti. hem kötü gününde yanında olmak, hem de ölümü unutmamak adına cenazesine gittim. Normalde cenaze namazını kılıp, defnetmeye gitmezdim. ölünün mezara konuluş sahnesi korkuturdu beni. rüyalarıma filan girerdi. etkisinden kurtulmak epey zorlardı beni. ama bugün nedense mezarlığa da gittim. merhumeyi gömmek 2 oğluna nasip oldu. küçük oğlu biraz hayırsız olup, yaşamında onu üzse de, büyük oğlu annesini çok severdi. odunları ağlaya ağlaya yerleştirdi. gözyaşları ile mezarı suladı desem yeridir. bir evlat için en zor şey anneyi gömmek olmalı herhalde. o an ben de kötü oldum. odunlar da yerleştikten sonra sıra toprak atmaya gelmişti. yorulan küreği hemen yanındakine veriyordu. büyük oğlu fazla dayanamadı, yığıldı kaldı mezarın başına. bende bir kürek alıp başladım toprak atmaya. o an cep telefonum çaldı. meşgule attım. sonra bi daha çaldı. bi daha meşgule attım. bi yandan imam dua okuyor bi yandan telefon ısrarla çalıyor acaip sinirlendim. küreği başkasına verip, arayana baktım. annemdi. mezar başından biraz uzaklaşıp annemi aradım. "meşgule attım işte ısrarla ne diye arıyorsun" diye çıkışmayı düşünüyordum ki "napıyorsun salak?" dedim kendime. az önce annesini gömen elemanın halini gördün. Buna rağmen halen annemi kırmayı göze almam çok saçmaydı. hem ölümlü dünya lan bu. belki de son nefesini veriyor, sesimi duymak istedi. arayıp "anne mustafa nın annesinin cenazesindeyim. müsait olunca ararım seni" dedim." tamam dedi kapattı. o annem lan. 10 kere arasa 10 kere meşgule atmam lazım. elim mi eksilir? ama başka bir yerde olsam ve arasa fena çıkışırdım. işte bu yüzden gittim oraya. bir kalp kırmadan önce ölümü hatırlamalı. Bugün yarın ve daima.