kıskanıp dişlerinizin arasında plastik gibi uzattığınız dudaklarınızı rahatlıkla gevşetebilirsiniz efendim. neye göre mutluymuş ki onlar?
aynı türden film izlemeyi mi seviyorlarmış yoksa sevgilileri tam ''bni dşünen bri var'' saatlerinde mi mesaj atıyormuş?
benim kimseye söylemediğim fakat herkesin gözüne soktuğum gerçeklerim var. bak anlatayım sana. evlenenlerin yarısı boşanıyor boşanmayanların yarısı boşanma seçeneklerini göz önüne alamayacak kadar fakirliğin bir birine muhtaç ettiği insanlardan oluyor diğer yarısının yarısı her daim evlendikten 10 yıl sonra kıçını dönüp yatıyor sevdiceğine. ne yalan söyliyeyim pek sikinde olmuyor artık sevgiymiş çiçekmiş böcekmiş. siz hala evliliklerinin 4928. gününde ilk günkü sevginin tozuyla evine giren kocalardan ya da evlendikten sonra balina olma serbestliğini kullanmayan o nadir insanlardan olacağınızı mı sanıyorsunuz?
şunu bilmenizi isterim ki evlilik denen şey yani birlikte yaşama olayı ne kadar afili hayallere malzeme teşkil etse de, tenler de tıpkı duyular gibi bir kulağın aynı sese alışması ya da gözün güneşe alışması gibi başka tenlere alışır. bugün uzak mesafe ilişkisi yaşayamam yanımda olacak diye edebiyat parçalayan insanlar hala yarın çok mutlu olacaklarını zannediyorlar.
sevgilisi ile iki kelime konuşamayıp anca faaliyet partnerliğinde mutlu olan insanlar çiçekli böcekli evlilikler hayal ediyorlar.
daha bir insana kuşkuya yer bırakmadan güvenmek zevkini (aptallığını demiyorum) tadamamış olanlar kontrol hep kendilerinde olacak diye sevinip kumanda egosu yaşıyorlar.
benim gözünüze sokacak kadar etrafa yaydığım örneklerim var. sizler hep istisna olma hayalleriyle yaşarken kaidenin çok hoşuna giden mis gibi tadınız var.