Dua; bir çağrı, bir yakarış ve küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya, arzdan, arzlılardan semalar ötesine bir yöneliş, bir talep, bir niyaz ve bir iç dökmedir. Dua eden, kendi küçüklüğünün ve yöneldiği kapının büyüklüğünün şuurunda olarak, fevkalede bir tevazu içinde istediklerine cevap verileceği inancıyla el açıp yakarışa geçince, bütün çevresiyle beraber semavileşir ve kendini ruhanilerin "hay-hu"yu içinde bulur. Böyle bir yönelişle mü'min, ümit ve arzu ettiği şeyleri elde etme yoluna girdiği gibi, korkup endişe duyduğu şeylere karşı da en sağlam bir kapıya dayanmış ve en metin bir kaleye sığınmış bulunur. Dua açmaya zorlanması gereken bir kapıdır.
Dua sebep ve vasıtaları aşarak hem allah'ın kudretine itimadı hem de beşeri zaafı ilandır. Insanın hak teala ile kurduğu münasebet ve alakanın şuurunda olmasıdır. Dua mü'minin mü'mine verebileceği en güzel hediyedir.
Fahri kainat efendimiz başı ağrılı yatarken aişe validemiz ona elinden tutarak dua etmiştir. Yine birgün bu şekildeyken efendimiz elini çekmiş ve ben allah'ın dostluğunu istiyorum demiştir.
Yine hadislerde dua şöyle anlatılmıştır:
"Dua etme arzusu gelince, dua edin! Çünkü bu, duanın kabul olacağına alamettir."
"Dua, ibadetin ta kendisidir."
"Allah katında duadan daha kıymetli bir ibadet yoktur."
"Biriniz Rabbinden bütün ihtiyaçlarını istesin hatta ayakkabısının kopan kayışını bile istesin."
"Günah ya da akrabadan alâkayı kesme olmadıkça kulun Allaha yapmış olduğu duanın karşılığında, mutlaka Allah ona dilediğini verir, ya da âhirette ona ondan daha iyisini saklar, ya da ondan bir belayı önler."
"Birinizin duası, "Rabbime dua ettim de kabul etmedi," diyerek acele etmediği sürece, mutlaka kabul olunur."
"Kim, kendisine haksızlık edene beddua ederse, intikamını almış olur."
"Kabul edilmesinde en ufak bir şüphe bulunmayan üç kişinin duası: Zulme uğrayan mazlumun duası, misafirin duası ve babanın çocuğuna olan duası."
"Kulun, Rabbine en yakın olduğu hâl, secde hâlidir. Onun için secdede duayı çoğaltın!"
...