karar vermeden önce düşünmek

entry5 galeri
    5.
  1. "bahsedeceğim şeylerin yüzde yüze yakını bilimsel verilere dayanmaktadır. hiçbirini oturup kendim uydurmadım yani. manyak mıyım ayrıca niye öyle bir şey yapayım."

    buradan sonrasını okumadım. belki sonra bi ara okurum.

    neden diyeceksiniz tabi, cevabı mustafa sancak'ın dört isimli kitabının arka kapağından alıntılayayım:

    --spoiler--
    "… Eskiden kölelik vardı. Köleler, sabahtan akşama kadar çalışır fakat yine de hiçbir şeye sahip olamazdı. Efendiler ise hiç çalışmaz ama her şeye sahip olurdu. Ben, dâhilik olayına biraz böyle bakıyorum. Normal insanın çok çalışıp yapamayacağı bir işi, sanki dâhi iki dakikada halledebilen bir insanmış gibi gösteriliyor. Yani dâhiler efendi, normal insanlar ise köle gibi bir durum var. 'O, dâhi olduğu için başarılı, ben dâhi değilim ki başarılı olayım,' şeklinde sakın düşünmeyin. içinizde böyle bir düşünce varsa, hayatta başarılı olmak için iç dünyanızda bir devrim gerçekleştirin ve kafanızdan bu kölelik düzenini kaldırın.
    Dâhi yoktur! Varsa da yoktur! ..."
    --spoiler--

    şimdi de karar vermeden önce düşünmeye dair kendi yorumumu getireyim; tabi bu da geçmiş bilgi ve tecrübelere dayanacaktır gerek özgün gerek başka kaynakların bir sonucu olarak.

    alacağınız kararın kesin olumlu yada olumsuz sonuç vereceğine dair hiçbir kanıt yok. hiçbir bilgi birikimi ve tecrübe bunu öngörmeye yetmez. değişken dış etkenleri kontrol edebilmeniz mümkün değil. sadece alacağınız kararın şuan etik olarak uygun olup olmadığını denetleyin. kendinizi biliyorsanız, kararın sonucunda karşılaşacağınız olası zorluk ve kolaylıklara sabretmek zorundasınız zira bu kendi aldığınız bir karardı, boşuna suçlu aramayın. çok fazla düşünecek bir şey yok sadece basit bir durum analizi yeterli. anektod olarak bir çinli öyküsü aktarmak isterim:

    --spoiler--
    Köyün birinde yaşlı bir adam vardı. Çok fakir olan bu adamın tek varlığı çok güzel bir beyaz attı. Bölgenin beyi bu atın ününü duydu ve adamlarını gönderdi.

    Teklif edilen bütün paraları reddetti yaşlı adam, "O benim dostumdur, insan dostunu satmaz" dedi.

    Köylüleri yaşlı adamı ikna etmeye çalıştılar, beyin verdiği parayla fakirlikten kurtulacağını anlattılar. Ama yaşlı adam direndi. Köylüler yaşlı adama kızıp, "hep böyle fakir kalacaksın" dediler. Yaşlı adam ise "aceleyle karar vermeyin" demekle yetindi.

    Birkaç gün sonra köyde bir haber patladı. Yaşlı köylünün beyaz atı kaybolmuştu. Kimisi, "bey kızdı, atı kaçırttı" diyor, kimisi "başkası çalmıştır" diyordu. Ama hepsi de yaşlı adama "Gördün işte, şimdi ne atın var ne de paran" diyordu.

    Yaşlı adam sakindi: "Karar vermek için acele etmeyin. Sadece at kayıp. Tek gerçek bu. Bundan ötesi sizin yorumlarınız. Atımın kaybolmasının ardından ne gelir, sonuçları ne olur, bunu siz de bilmiyorsunuz ben de bilmiyorum. Bu olay da bütün olaylar gibi bir başlangıçtır, ardından ne geleceği belli değil..."

    Aradan birkaç gün daha geçti ve at ansızın geri döndü. Üstelik yalnız da değildi, peşinden 12 yabani atı da köye getirmişti.

    Köylüler yaşlı adamın çevresine toplandılar: "Özür dileriz, sen haklı çıktın, hem atın geri döndü hem de zengin oldun..."

    Yaşlı adam yine sakindi: "Karar vermek için yine acele ediyorsunuz. Şu anda bir tek gerçek var, atım 12 yabani atla birlikte geri döndü. Bundan sonra ne olacağını bilmiyoruz. Siz çok acelecisiniz, bir kitabın ilk cümlesini okuyup kitap hakkında karar veriyorsunuz..."

    Köylüler yaşlı adamın bu sözlerini pek sevmediler, arkasından konuşup durdular.

    Yaşlı adamın tek oğlu vardı ve evin bütün geçimini o sağlıyordu. Ve yabani atları eğitmeye çalışırken attan düştü, ayağını kırdı. O calışamayınca da yaşlı adam bir kuru ekmeğe kaldı.

    Olayı duyan köylüler geldiler, "haklıymışsın" dediler, "tek oğlunun ayağı kırılınca yine fakir kaldın..."

    Yaşlı adam yine sakindi: "Sizin hastalığınız erken karar vermek. Evet oğlum bacağını kırdı, ama gerçek bu kadar, bundan sonrası sizin yorumlarınız. Hayat küçük parçalar halinde gelir, bunların birleştiği zaman alacağı yüzü kimse bilemez. Acele karar vermekten vazgeçin..."

    Birkaç hafta sonra büyük bir savaş çıktı. Düşman çok şiddetle saldırıyordu, köyün bütün gençleri askere alındı. Yaşlı adamın oğlu hariç. Çünkü ayağı kırıktı.

    Köylüler yas içindeydi, oğulları geri dönemeyecek diye ağlıyorlardı. Yaşlı adama "Haklı çıktın" dediler, "Senin oğlun ayağını kırdığı için kurtuldu, bizimkiler ölecek..."

    "Yine acele ettiniz" dedi yaşlı adam, "benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Tek gerçek bu, yine aceleyle karar veriyorsunuz..."
    --spoiler--

    görüldüğü gibi totalde hiçbir karar ve sonra varılan sonuç kesinlik içermiyor. etik duruş ve bilgeliğin hedeleri olan sabır, vakurluk, vefa, ahlak herşeyden önemlidir. maddi şartlar (değişkenler) imthanın hedeleridir. neden ölüm de bir başka başlangıç olmasın?

    edit: ilk entry'de pazarlama hilelerine dayalı kararların dışarıdan etkilenmesi konusu işlenmiş. evet, günümüzde karar vermeden önce adeta bir paranoyak gibi 3,5,10 kere fazladan düşünmemiz gerekiyor ne yazık ki... özellikle bir şey satın alırken vs.
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük