bu sabah durakta dolmuş beklerken yanıma bir kadın oturdu. yanında da kocası vardı. hemen hep yaptığım gibi kafamdan bir hikaye uyduracaktım ki bu kadına çok geçmeden kadının elindeki ultrason fotoğrafını gördüm. o karartıdaki minicik bebeği düşündüm, henüz dünyayla tanışmamış, annesinin babasının yüzünü hiç görmemişti. şimdilik karanlık bir fotoğrafı vardı ve çok güzel fotoğrafları olacaktı. hikaye yazmayı bir kenara bırakıp sesimi toparladım ve gülümseyerek kadına ''bebeğinize bakabilir miyim'' dedim. birden adamın da kadının da bakışları soğudu bana. kadın kısık sesle ''tabi bak, ama o bebek değil'' dedi. adam muhabbete dayanamayıp kalktı ve bi kaç adım uzaklaştı. ''nasıl yani dedim'' ben o arada. kadın çaresiz çaresiz uzaklaşan eşine baktı, ''benim bebeğim özürlü, aldırmam gerekiyor, doktora bu yüzden gidiyorum'' dedi. devam etti gözündeki yaşı silip. ''5,5 aylık olmuştu, kız olacaktı...'' böylece bitti konuşma. temmuzun sıcağı yerini buz gibi esen bir havaya bırakıp gitti. içime işledi öyküsü. elindeki raporu, bebeğin görüntüsü. eve onun için alınan odası, alınan kıyafetler, düşünülen isimler... öylece durdum, sonra gelen ilk otobüse binip uzaklaştım oradan. doldum ama ağlayamadım. ''kusura bakmayın'' dedim sadece. kaçar gibi uzaklaştım yanlarından. bilseydim sormazdım diye geçirdim aklımdan, nereden bilebilirdim ki diye yakındım...
itiraf ediyorum sözlük. gerçekten patavatsızım... :(