ingilizcenin son 4 yüzyılda dünyaya hükmeden bir ingiltere (amerika) bulunması ve kolay bir dil olmasından dolayı dünya halkları tarafından da kolayca öğrenilen bir dil olmasından dolayı, bu dil kendi vatandaşlarımız tarafından da öğrenilmiş ve zaman içersinde ingilizcenin yurdumuzdaki kullanılış biçimi abartılmıştır.bu yüzden dünyaca konuşulan , işe alınma sebebi olan bir dil karşısında türkçenin yetersiz olduğu iddiası doğmuştur.bunun aslını öğrenebilmek için iki dilin inceleme altına alınması gerekir.
bilim adamlarının son incelemelerine göre artık dünyanın ortak dili olan ingilizcenin değişmesi ve bunun yerine daha yapıcı ve gelişmeye açık bir dilin gelmesi düşünülmektedir. artık ingilizce büyüme sürecini tamamlamıştır. peki türkçeye oranla çok daha yeni bir dil sayılabilecek ingilizcenin doyma noktasına gelmesinin nedenleri nedir? ingilizce, hint-avrupa dil ailesine bağlı bir dildir. dilin kendi yapısından dolayı türeyemez. türese bile bu dilde bir kaos oluşturur. buna örnek olarak türkçeden balıkçılık; kelimesini örnek gösterelim. kelimenin kökü balıktır. balık kelimesinin türk dünyasına girmesiyle bu işi meslek edinenlere balık-çıdenmiştir, bu mesleğe ise balık-çı-lık;, balık avlama eylemine de balık tutmak denmiştir. şimdi balık kelimesinin ingilizce de ki türemesine bakalım. kelimenin aslı fish tir.... balık avlama eylemine fishing denmiştir. balıkçılığı meslek edinenlere fisherman; ve balıkçılık mesleğine fishing; denmiştir. dikkat edilirse türkçe de üç taraflı bir türeme gözükürken ingilizce türeme adına bir şey yoktur. ortada türetilen hiç bir şey yoktur çünkü ingilizce de fisherman; denen olguda iki isim yan yana getirilmiştir. ve dil bilgisi kurallarına göre de buna bir türeme denemez. (bu durum isim+fiil türemelerinde daha farklıdır) bu tarz hile saydığımız türemeler hint-avrupa dil ailesie bağlı birkaç dilde bulunmaktadır. bundan başka bir de fishing; örneği vardır.sonuna -ing takısı getirilmiş bu türemedeyse akıllara soru işaretleri gelmektedir.;-ing; eki ingilizce de şimdiki zamanı bildiren bir ektir. hani derler ya ingilizce yi türk mantığıyla düşünmemek gerekir. öyleyse biz de italyan veya alman mantığıyla düşünelim ki onların dilleri de birer hint avrupa dil ailesi üyesidir.şimdiki zaman ekiyle türeyen veya türemeye çalışan bırakın ingilizceye akraba dilleri , dünyada böyle bir dil yoktur. bu tarz bir türeyiş o dilin ne kadar zavallı olduğunu gösterir. iki ismin yan yana gelmesiyle varolan bir türeme bir yere kadar kabul edilebilir fakat türemede zaman eklerinin kullanılması bırakın türk mantığını , zulu mantığına göre bile saçmadır. aynı zamanda bir eylem ve bir ismin birbirinin aynı seslerle adlandırılması (fishing) bu dildeki fakirliğe başka bir göstergedir. bunun gibi örnekler yüzlercedir. bunun yanı sıra ingilizce de bulunan yapım eki sayısı da yetersizdir.
türkçeye bakıldığı zaman kelimelerde ki her sesin birbiriyle ahenk içinde olduğu ve çok sağlam bir fonetik yapısı olduğu gerçeği tüm bilim adamlarınca kabul edilmiştir. türkçe çeşitli amaçlarla üzerinde oynanan dillerden biri de olsa türkçenin kuvvetli yapısını hiçbir dayatma ve baskı bozamamış ve buna bağlı halkın dili değişmemiştir. bu aslında dilimizin diğer dillere karşı ne kadar baskın geldiğine de bir göstergedir. zaten divan-ı lugat-it türk adlı eserde türkçenin bölgede etkileşimde bulunulan dillerden ve üstün olduğu farz edilen dillerden ne kadar üstün olduğu anlatılmış ve kanıtlanmıştır .türkçenin türeyişi sonlanamaz ve sonsuza kadar yaşayacak dillerdendir. kelimelerdeki her sesin orada bulunuşun bir sebebi vardır ,sesin yaşadığı değişimin de bir hikayesi vardır.ama bazılarının bizim dilimizden daha üstün tuttuğu ingilizcedeyse çağın yazarları belli amaçlar güderek ingilizcenin fonetik yapısıyla oynamış ve dilin bir o kadar saçmalaşmasına yol açmıştır.(write, know , wrist vs.)
ingilizcenin içinde bulunduğu bu zavallı durum ve bu dilin dünyada ortak dil olarak kullanılması bilim adamlarına göre önümüzdeki 300 yılda büyük handikaplar yaratacaktır. bu handikapları ortadan kaldırabilmek için bilim adamları kendilerince çözüm arasalar da ürettikleri yapay diller dünya da pek fazla tutulmamıştır. en fazla tutulanı ise bir dil bilimcinin yapmış olduğu esperanto dilidir. fransızca, italyanca, ispanyolca ve latince karışımı bir dil olan esperanto dilini konuşan yer yüzünde 50.000 kadar kişi vardır. diğer yapay dillerin çoğuysa unutulup gitmiştir.
bir dili öldüren başka bir husus ise konuşma dilinin yazı diline geçmesi durumudur. konuşma dili bölgeye göre ağız farklılıkları içerir. ağız farklılıklarının özellikle amerikan ingilizcesinde resmi evraklara bile yazılı olarak geçmesi o dili değişimlere maruz bırakır ve ortaya senelerce sonra bir lehçe meydana getirebilir.eğer bu bölgesel değil de tüm yurda yayılırsa dilde bambaşka değişimlerle karşılaşılır.konuşulan dil şive olmaktan çıkar lehçe olur. bir ülke yazı dilini seçerken halk içinde en çok konuşulan ve konuşmada en çok tercih edilen en uygun ağzı seçer.türkiye türkleri yazı dilleri olarak istanbul ağzını seçmişler ve resmi yazışmalar ve yazışmalarda bu ağzın esas alınmasını önermişlerdir. türkiye halkı araştırmalara göre yazı diline en bağlı olan halklardan biridir. bunun yanı sıra amerikanlar ise bu sıralamada son sıralarda yer almaktadır. (şive,ağız ve lehçeye örnekler: ağız: istanbul, karadeniz ağzı/şive: azeri, kazak, kırgız, türkmen şivesi/lehçe:çuvaşça,yakutça (türkçede iki tane lehçe bulunur) ) [not: ingiliz ingilizcesi ve amerikan ingilizcesi arasında ki farklılıklar ağız farklılığı kadar azdır fakat amerikanların kendilerine has bir kültürü olması ve çok farklı bir coğrafyada olmaları dolayısıyla aradaki fark şive farklılığı olarak addedilmiştir]
tabi insanların aklına türkçe madem o kadar zengin bir dilse türkçenin içinde bu kadar yabancı kelime niye var sorusu akıllara gelmiyor değil. bunun nedenlerine bakmadan önce dünya dillerinin nasıl pozisyonda olduğuna bakılmalıdır. türkçenin çok fazla yabancı kelime içerdiği önermesi doğrudur. fakat bunun dile verdiği bir zarar yoktur. bir yabancı kelimenin dile vereceği en büyük zarar o dilin kurallarını bozması olacaktır.türkçede bu çeşit istisnaların bulunması aslında zararlıdır çünkü bunlar diğer kelimeler için örnek teşkil edebilirler.mesela tdknin heykeltraş; (heykel-traş) kelimesini heykeltıraş olarak kabul etmesi oldukça doğru bir adımdır.buna benzer birçok değişim türkçede meydana gelmiştir.kelimenin ilk iki sesinin sessiz olması için ya kelimenin başına ya da iki sessizin arasına sesli bir harf koyulmuş ve türkçenin özünün korunmasına dikkat edilmiştir.bu şunu gösteriyor ki yabancı dillerden alınan yabancı kelimeler bile türk halkı tarafından kendiliğinden değiştirilip türkçeye uygun bir hala getiriliyor. (arapça kelimelerin değişimi de bunlara örnek verilebilir ayrıca...)bunun en güzel örneği ise türkçe iskele anlamına gelen italyanca scala; kelimesinin zaman içersinde türkçeye uygun hale getirilmesidir.ingilizcede ise durum böyle değildir.sadece alfabeye uygun olmayan harfler değiştirilir ve kelime olduğu gibi dile kabul edilir. kelimenin değişmesi türkçe kadar geniş çapta olması mümkün değildir. türkçede alınan yabancı kelimeler adeta türkçeleştirilir. bu arada araştırmalara göre türkçe etkileşeme girdiği dillere kendine aldığı yabancı kelimelerden daha fazla türkçe kelime kazandırmıştır.
türkçe ile türetme konusunda yarışabilecek çince,japonca,korece ve moğolca gibi diller vardır. bu da aslında türkçenin macarca, fince ve estonca ile birlikte avrupanın en zengin dillerinden biri olduğunu gösterir.