Yemeklerimize katılan havuç gibiydi aslında; bu turuncu parçalar güzelim 'yemekte' ne alaka diye sorma zahmetine girmediğimiz...
güzel günlerin geleceğini düşünürken karşı takım hep daha fazla kasmış oluyordu ve bir umutla yenebileceğimizi savunanlar, havucun faydalı olduğunu düşünenlerden farklı değildi.
Nihayetinde iyiydik hepimiz, fazla iyiydik doğarken. iyimser olmaya devam edenler de var hala; lakin hayatındaki her şeyin doğal şeklinin çirkin, olumsuz, asık suratlı olmak ve yaşadığı yerden nefret etmek olduğunu düşünenler de...
Gereksiz yakınmalarla kafa şişirirdi ve basit olanı seçti kimileri, hatta kendisine bundan bir eğlence bulup daha da ileri giderek başarısızlık ve hayal kırıklığından zevk alanlar bile vardı.
Hayatın doğal ve kaçınılmaz bir parçasının bedel ödemek olduğu söylenen bizler vardı bir de, aksi taktirde başarısız olacağımıza inandırıldığımız için seçmedik o basit olanı ve zihnimizin saklı derinliklerinde bunu öylesine kabullenmiştik ki tadını bozma pahasına atardık o havucu yemeğe...
her güne yeni bir katliam takviminde uyanan bizler şimdilik güzelim 'yemekte' ne alaka diye sorma zahmetine girmediğimiz bütün bu fedakarlıklarımızla gecen hayatımızda ödediğimiz her bedel bizi biraz daha yadsımayacaksa, yanımızda patlayan bombalar olmasa da henüz
bugün suruçta yakınlarını kaybedenlerin beta karotenden cok daha buyuk sorunları vardı.