bahar otağını kurduysa şayet
yârin diyarına varıp gidelim
hani bir ihtimal gönlü olursa
bir iki gonca gül derip gidelim.
bir nehir misali, zaman akmadan
bir hışımla arkamıza bakmadan
hüzünden kederden tavır takmadan
çilelere göğüs gerip gidelim
önümüzde mes’eleler bin ile
uğraşmadan ırkçılıkla din ile
ne hallolur hased ile kin ile
bütün zincirleri kırıp gidelim
yalınayak soğuk suda yürüyüp
nemli nemli bulutlarda eriyip
tevazudan yüzü yere sürüyüp
insanlığa selam durup gidelim
kornalardan zurnalardan kaçarak
dört taraflı betonları geçerek
gerekirse kanat takıp uçarak
masmavi gökleri yarıp gidelim
sen hey kitap kurdu, suratı asık
sen gececi çocuk, sen gönlü kesik
her kim varsa haklı –ve sesi kısık-
kafayı kafaya verip gidelim
bu kahrı bunca yıl yuttuk yetmez mi
sorunu soruna kattık yetmez mi
bu kadar derinden yattık yetmez mi
artık hakikati görüp gidelim
umutlar uzakta durmak kabahat
bu şekilde taviz vermek kabahat
fikrimize ağlar örmek kabahat
kendi kendimizi yerip gidelim
bu şehir bu yaşam bizi boğmadan
el çekip bu mezbeleden yağmadan
velhasıl gidelim güneş doğmadan
gönülü gönüle sarıp gidelim...