kant, kierkegaard, comte, schopenhauer, nietzsche... bu liste uzatılır da uzatılır, antik dönem filozofları da aynı şekilde.
kant kadınlara büyümüş çocuklardır der. kierkegaard "baştan çıkarıcının günlüğün"de kadınlar çiçektir şairlerin betimlediği gibi ama sadece çiçektirler biyolojik canlılardır der.
schopenhauer " cinsel aşkın metafiziği "de uzun uzun kötüler kadını " anca cinsel istençle bulutlanmış gözler, geniş kalçalı dar omuzlu ve büyük göğüslü bir varlığa güzel diyebilir. " der. " onlar edebiyatla yada sanatla ilgilenseler bir derinliği olmayan gülünç yapıtlardan ileri gidemezler " der.
oscar wilde kadınları anlamaya çalışmayın sadece sevin der. kadını ötekinin ötekisi yapar. j.j. rousseau'un emile romanından söz etmeye gerek yok.
fakat dedikleri gibi olmamıştır. günümüzde matematiğin nobelini bir kadın almıştır. hannah arendth "totaliterizmin kökeni"ni yazmıştır. simone de beauvoir "ikinci cins" i elizabeth loftus " savunma tanıklığı " bastırılmış anı efsanesi " gibi gibi gibi... sonuç olarak dedikleri gibi olmamıştır. birçok filozofun birçok konu hakkında dediği olmadığı gibi. fakat herşeylerini de yadsıyamayız "güç istenci"ni " tragedyanın doğuşu " nu " deccal " i " arı usun eleştirisi " ni " istenç ve tasarım üzerine dünya" yı ya da " toplum sözleşmesi " postmodern sürrealist şiirlerini gibi gibi...