baba çatıda anten düzeltirken tvyi bekleyen çocuk

entry12 galeri
    1.
  1. kendini her zamanki durumdan yani ailenin çocuğu değil de bir birey olarak hisseden, o anı doyasıya yaşamak isteyen çocuktur.

    90 lı yıllarda, yani kaloriferin bu kadar yaygın olmadığı bir zamanda; hala kömür sobasıyla ısınan, üstünde çay demleyen, kestane pişiren, boruya takılmış askı ile çamaşırlarını kurutan ailede; yani görüntü ve iletişim teknolojisinin gelişmediği dönemde, aslında x bir rakam olmaz üzere 'pazar 9x' programlarının revaçta olduğu dönemde; yani televizyon kanalını değiştirmenin, düzeltmenin elinizdeki küçük bir alete değil de, çatıda kazulet gibi duran, buz devrinden kalma bir balık-canavar karışımı fosili andıran demire bağlı olduğu yıllarda, küçük bir çocuktur benjcev.

    ve yine, lig maçlarının tvde yayınlandığı yıllardır. bir galatasaray-roma maçı öncesi -ki galatasaray 3-2 çakmasına rağmen turu geçememişti-, sabahçı olan benjcev okuldan döndükten sonra, maç heyecanıyla tv'yi açar. ama tv'de bu açma hareketine karşı aks-i seda yoktur. yani vardır da, siyah-beyaz bir ekranı izlemek küçük bir çocuk için çok zevkli değildir. hele bu çocuk cimbomluysa. gerçi saat 9'dan önce tv'lerin yayın yapmadığı zamanlarda, tvde çıkan yuvarlak, ortasında saat yazan ve trt yazan, acaip renkli, ve göz yoran o görüntüyü bıkmadan incelerdim. o ne renk karmaşasıydı. büyük ihtimalle şu an zihnimin bulanık oluşunu o görüntüye bağlıyorum.

    neyse baba benjcev'de, her babada olduğu gibi, nedensiz bir 'çatıda iş yapma iştahı' vardır. ve bu onun için bulunmaz bir fırsattır. hatta bizim oralarda evlenme zamanının geldiğini sebepsiz çatıya çıkışlardan anlarlar. bende hala böyle bir istek olmadığına göre daha evlenmek için çok erken.neyse efendim, görev paylaşımı ailenin yazılmayan kanunlarında belirtildiği gibi sorgulamaksızın yapılır, baba çatıya çıkacak ve bende ona düzelip düzelmediğini söyleyeceğim. o çocuk aklımla ise babamın çatıda neler yaptığını kestiremiyor, öğretmen olan babamın bu süpper teknolojik aletten anladığına şaşırıyordum. acaba ne yapıyordu orada? hep babamı antenin tepesine çıkmış, arkasında rüzgar eserken ve elinde sadece çatıda bulunan ve çok gizli bir aletle düşünmüş, o aleti hep aramış ama bulamamışımdır. yıllar sonra bu görev bana düştüğünde, yani babam gripken oyuncu değişirken yedek kulubesinde hırsla giren oyuncu gibi görevi üstlenen ben, büyük bir hayal kırıklığı yaşamışımdır. hatta şöyle bir diyalog geçtiğini çok iyi hatırlıyorum:

    + benjceevv, oğlum ben üşütmeyeyim, anteni düzeltiver (benim için meali: gel bakalım benjcev, artık zamanı geldi. hazırlan çatıya çıkıyorsun. tedariğini hazırla. bu görev senindir oğlum.)
    - tamam baba. gözün arkada kalmasın.
    + ne diyosun oğlum anlamadım. amman dikkat et, kenarlara fazla yaklaşma. (benim için meali: bu zorlu görevi başarabilecek misin benjcev? seni sarp kayalar, zorlu hava koşulları bekliyor)
    - tamam baba. peki anahtarı alayım.
    + ne anahtarı oğlum, çatının kapısı açık ( benim için meali: daha fazla sorgulaman gerek, öyle hemen bulamazsın, dedenden ben nasıl öğrenmediysem, sen de kendin bulacaksın)
    - baba, anteni neyle düzelteceğim, o aletin olduğu kutsal yeri öğrenmek istiyorum.
    + hanım, hamileyken sigara içme demedim mi, al oğlun zihini pasparlak etmiş.(benim için meali: parlak bir geleceği olan futbola yönelsem iyi olur, belediyespora yazdır beni baba, gör beni baba, şahsi oynama.)

    neyse bu kısa bilgilerden sonra, asıl mevzuya geri dönelim. baba benjcev çatıya çıkacak ve ben düzelip düzelmediğini söyleyecek, usta benjcev'in yanında bu dergahta pişecektim. ama şimdi düşünüyorum da, o televizyondan gözünü ayırmadan mal mal bakan çocuk, şimdi daha küçük bir ekrana mal mal bakıp, bişeyler yazıyor. o çocuk hala aynı mal baba, o çocuk hala aynı mal. demiştim sana belediyespora yazdır beni diye. bilişim ebemi sikti baba.

    bakmayın bilişimin bilişmekten gelen bir kelime olduğuna. işteş bir fiil olsa da çok yalnızlaştırıyor.
    5 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük