şöyle çözdüm: allah'ın bu iddiası üzerine kişi şöyle düşünmelidir: "son nefesime kadar hiçbir şey garanti değil. ben her ne kadar tamam olduğumu düşünsem de halâ allah'ın izin verdiği kadar alim/bilgeyim, dilerse beni öyle bir duruma sürükler ki, içinden çıkamam".
yani bu açık tehdit, kendine o kadar güvenme maksatlıdır. adaletsizlik yapıp sırf öyle istedi diye azap edecek olduğundan değil. dilerse, sen karşı koyamazsın bunu bil yani.
şuan edindiğin bilgiden hayatının sonuna kadar sorumlusun. x bilgiyi edindin diye yırtmadın. hep bir adım ötesi var, hep başa çıkamayacağın, zaafın olan ve şuan farkında olmadığın bir takım tecrübeler var. "ben "müslüman ölücem lan, cennete gideceğim, bunu allah bile engelleyemez artık" diyebilme lüksün yok. o alın, ölene kadar kıbleye dönüp yere değecek ve takva yarışı ölene kadar devam edecek. bileceksin ki, küstahlık ve nankörlük durumunda şuana kadar edindiğin bilgiler yetmeyecek ve allah sana azap etmeyi dilediği anda (-ki o dakikadan sonra -nankörlük, kibir vs.- bu hak oluyor zaten) kurtulamazsın.
editnot: cehennemdeki azap, yani totaldeki azaptan, yani sonuç olan azaptan bahsediyorum. yani yukarıda bahsettiğim allah'ın insanı yoldan çıkarması zevk sefa içinde bir hayata daldırması da olabilir bu durumda totaldaki azabı yani cehennem azabını "hak" etmiş olursun.
zaten bu yüzden kur'an'dan "müjde" diye bahsedilir ve sürekli baştan tekrar ve tekrar okunması emredilir. hem yol göstericidir hem de keşfinin ne zaman biteceğini bilemezsin. bitirdiğini sandığın an "allah bana azap edemez artık" dediğin andır. halbuki dilerse, eder çünkü sen halâ onun izin verdiği kadar biliyorsun, yoldan çıkacağın pay her daim mevcut. allah'ın ipi diye bahsedilen dine sıkı sıkı sarılmakla, şimdiden kurtulduğunu sanan, düşünmeyi bırakan müslüman olmak arasındaki fark bu.