herhangi bir siyasal ya da silahlı mücadele meşru bir zemin bulamadıkça uyguladığı eylemin yalnızca ilkel bir nefret duygusu yarattığını göremeyen hareketler başarısızlığa mecburdurlar, mutlaka yenilecektirler ve insanlık onlardan nefretle söz edecektir. batıda yaşanılan olgulardan etkilenmeden bunu rahatlıkla söylüyorum, şiddet toplumsal ilişkilerden çıkan bir gerçek ama bu yapılan eylemlere şiddet bile denilemez. insanlık bu kadarını hak etmiyor, hiçbir dava bunu kabullenemez, buna düpedüz cinayet denir, katliam denir.
tabi bir de işin öbür bir boyutu var. bu ülke siyasi katliamlardan çok çekti. madem buna bir dur demek için klavyene kuvvet yazıyorsun, zihninin süzgeçinden ortak bir nefret geçiyor, bu nefreti günlük olaylara göre şekillendirmeyi geç. nasıl bu katliamlara karşı çıkıyorsan ve hesabını soruyorsan, sivas'ın, çorum'un, maraş'ın, beyazıt'ın hesabını sor. unutma, unutturma.
tüm olanlar hariç, bir de işin ideolojik boyutunu, sahici bir gericilik çerçevesinde sahiplenenler, diğer katliamlara ses çıkartmayanlar, buna da ses çıkarmasın ya da çıkarsa bile bunu "terör karşıtlığı" ile şekillendirmek yerine "kana kana, dişe dişe, intikam" şeklinde söylesin. aksi takdirde kendi samimiyetinden uzaklaşıyor.
bu ülkenin ilericileri çok şeyler çekti, onun hesabını da sor, unutma. bu ülkenin şimdiki sorunun doğrudan emperyalizmle ilişkilendir ama emperyalizmin kapitalizmle olan bağlantısını unutma. yani artık bir silkelen ve insanlığın orta kurtuluşunda yer al. türk-kürt savaşında taraf olmaya zorlayanlara set çek, terörden hesabını sor. en önemlisi bu ülkenin kurtuluşunun nerede olduğunu iyi düşün? ya birlik ya ölüm'den başka söz kalmadı.