elde çiçekle dolaşmak

entry2 galeri
    1.
  1. her ne kadar kadınlar için gurur verici olduğunu düşünsem de bir erkek için yaşanabilecek en zor durumlardan biridir. en azından benim için öyledir efendim.

    nereden mi biliyorum? bir kereliğine kısa da olsa bu duruma ziyarette bulunmuştum. şöyle anlatayım;

    üniversite yıllarım, sevdiğim bir hatun var ama nasıl aşığım sırılsıklam ifadesi kuru kalır yanında benim durumumun. üstelik daha ilişkiye başlayalı bir ay olmuş ben dedim ''lan ne yapayım, ne yapayım? özel bir şeyler bulmam lazım'' kendi kendimi yiyip kusuyorum filan. sonra birden aklıma ona bir gül almak geldi aklıma. bu insanlık için sıradan fakat benim için gayet ütopik bir şey olan jest aklımda belirdiği anda nefret ettim ama hatunu daha çok sevdiğimden ve gerçekten özel bir şey yapmak istediğimden karar vermiştim bile zira ben daha önce kimseye çiçek almamıştım. erkeklere çiçek alacak değilim, buradaki kimse zamiri kadınları niteliyor elbette ki.

    neyse gece ben bu kararı aldım ama sabah gözümü açar açmaz çiçeği aldıktan sonra nasıl bir strateji izlemem gerektiğini düşünmeye başladım. bu operasyon amerikalıların deyimiyle top secret yürütülmeliydi. yataktan çıkıp günlük bakımlarımı yapıp saçlarımı iyice cilaladıktan, parfümleri üzerime boşaltıp, her türlü öpüşme ihtimaline karşı dişlerimi kontrol ettikten sonra attım kendimi sokağa. attım dediysem bildiğin adam gibi yürüyorum otobüs durağına. kafamda zilyon tane soru işaretiyle bindim otobüse. gidiyorum, kafamın içinde ''karanlık bir gece yol görünmüyor, yürüyorum dikenlerin üzerinde, yaralıyaaaaam'' parçası çalıyor selda bağcan'dan. ne yapacağımı o kadar bilmiyorum yani.

    neyse otobüsten indim, yalanım yok bir süre anadolunun ücra bir köyünden istanbula yeni gelen yurdum insanı gibi etrafıma baktım her zaman indiğim durakta. o şoku atlatır atlatmaz yol üzerinde hep güzel çiçeklerinin dikkatimi çektiği bir çiçekçi vardı, oraya doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. yoksa her an vazgeçebilirdim ve ben sevdiğim kadın için özel bir şeyler yapmak istiyordum.

    çiçekçiye vardığımda bu sefer tamamen turisttim artık.

    +hoş geldiniz.
    - ho.. hoş hoş bulduk. merhaba.
    +merhaba. buyrun nasıl yardımcı olabilirim?
    -şey ben kız arkadaşım için bir gül alacaktım da.
    (pasta almak istesem pastaneye gitmem gerekirdi. sanırım onun için bıuraya gelmiştim.)
    + kaç adet olsun? ne renk olsun?
    - bir tane olsun ya. (burada güya ilk aynımız ya, onun mesajını vereceğim. bir de öğrenciyiz lan nerede kamyonla gül alacak para?)
    +ne renk olsun peki?
    - kırmızı olsun ya. (ne kadar klişeyim ama gül dediğin başka ne renk olabilir ki?)
    +tamam hemen hazırlıyorum.

    5 dk. sonra

    +buyurun.
    -teşekkür ederim. borcum ne kadar?
    adam benim bu işlerde tecrübesiz olduğumu daha içeri girer girmez anlamış olacak ki 3 katı fiyatı çekti hemen.
    +20 milyon.
    -buyrun.

    elimde bir adet gülle beraber dışarı çıkarken arkada çalan şampiyonlar ligi müziğini duyar gibiydim. zira final seramonisinde futbolcular o kadar gurur duymamışlardır kendileriyle. fakat fazla uzun sürmedi bu çünkü şimdi ben o çiçekçiden sevdiceğimin evine kadar olan ömrümün en uzun, ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk, ömrümün en ihtiyar yolunu elimde bu gülle nasıl arşınlayacaktım? ulan yağmur da çiselemeye başladı bir yandan! yağmurun yüzüme çarpan ilk damlasıyla bir iki sene önce sevgilisini beklerken kadıköyde çiçek alan arkadaşımla geçtiğim dalgalar geldi aklıma. o zaman dedim ki; allahım, senin adaletin şaşmıyor! ama ben onu uyarmıştım alma diye.

    velhasıl-ı kelam çiseleyen yağmur, ben ve koynuma attığım gülle beraber düştük yollara. yardıra yardıra gidiyorum, artık teşekkür öpücüğünü filan da geçmişim zira o kadar koşturuyorum ki ankara soğuğunda pis pis terliyorum. bir yandan da ''aman ilk defa bir çiçek aldım onu da murdar etmeyeyim'' diyerek koynumu yokluyorum. ulan kadın ne hallere soktun delikanlıyı diye söylene söylene ilerlerken bir yandan da mesaj atıyorum ''kapıyı aç canım, gelmek üzereyim''. bekletme beni çiçekle demenin farklı yolu.

    kapı açılıyor. bir kat iniyorum, evin kapısını da açıyor, alnımda boncuk boncuk ter, çıkarıyorum koynumdan gülü * bir çığlık bir kıyamet kopuyor;

    +aaaaaaa bana mı aldın?!
    (yok kapıcıya almıştım hizmetlerinden ötürü de suya koy kurumasın diye getirdim sana)
    -tabi sana aldım güzelim, kime alacağım. bir ay oldu bugün.
    (burada bir 10 puan aldığımı düşünüyorum tabi)
    +sen bana gerçekten gül mü aldın şimdi?
    -evet bebeğim. niye ki?
    +ama sen kimseye çiçek almamıştın. annene bile!
    -sen nereden biliyorsun?
    (ben bunu söyleyip bir 10 puan daha alırım diyordum ama sanrım burada 20 puanı cebime koymusum haberim yok * )
    +bir gece konuşurken söylemiştin laf arasında.
    -allah allah hiç hatırlamıyorum. neyse.
    + çok mutlu oldum!
    (bu arada vıcık vıcık aşk yaşamalar filan)

    +bak bundan sonra hep isterim ama beni alıştırma böyle çiçeklere filan.
    -vallahi güzelim kusura bakma ama çok alışma bence. bir delikanlı için sokağı çiçekle geçmek ne demekmiş şimdi anladım.
    + hahahahaha salak.

    hülasa kadınlar için ne kadar gurur verici olduğunu düşünsem de erkeler için çok zor olabilecek bir durumdur en başta da dediğim gibi fakat sevdiğiniz kadını mutlu etmenin bedeline asla karşılık gelemeyecek kadar ufak bir şey.

    sevgilinize çiçek alın gençler. ne kadar zor olursa olsun çünkü siz o çiçekle dolaşmanın ne kadar değerli olduğunu bir gün mutlaka bir kadın için hissedeceksiniz.
    5 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük