gözlerimi yaşartan itham, söylem... buruk bir iz...
bilen bilir boğa heykelinden aşağı kadıköy sahiline iniyorum işten çıktım yorgunum... ağır adımlarla reşat nuri güntekin gibi istanbul havasını yudumluyorum an be an... arkamda tramvay sesleri... önümde güvercinler... tam karşımda yığın bir insan seli... sanırım o an hayatın gidişatını hiç o kadar derin yorumlamamıştım.
neyse çeketimi attım sırtıma... bi an önüme bi kız çıktı ''pembe hayat bizleri hasta ilan etmeyin'' diyerek gözleri dolu dolu baktı... elinde dergi gibi bir şey... satıyor musun dedim. evet dedi. kaç para dedim 5 lira dedi verdim parayı dergiyi aldım. acıdım o an...
kızın yanında ne olduğu belli olmayan bi erkek... sende mi pempe hayattansın dedim.. evet falan dedi. anladığım kadarıyla hem erkek hem kadın özelliği taşıyordu arkadaş... bunlar 5 kişi oldular.. Translar, homoseksüeller, travestiler, lezlebiyenler, gayler, biseksüeller...
ben dedim tranfobiğim... hiçbir şey demediler... o kadar yorulmuşlardı ki artık... oturduk bir yere sohbet ettik.. oldukça güzei insanlardı... hoştu... belki dedim ön yargılar gerçekten kötü...