"olay ingiliz tezgahıdır"diyerek statükocu ilkokul 3 kitapları ağzıyla konuşanların şunu bilmesi gerekir ki;istiklal Harbi'ne katılan kürtler bunu sadece islami gerekçelerle yapmıştır,öyle ulus devlet-mulus devlet kurulsun,medeni(!)leşelim falan diye değil.
olayda ingiliz parmağı olduğunu söyleyenlere duyurulur ki,ingiltere'de bu konudaki arşivlerin tek bir satırında böyle bir arşiv bilgisine rastlanmamıştır,hatta tam tersine;ingilizler bu olayı türk hükümetinin musul'a müdahale etmek için tezgahladığı bir olay gibi değerlendirmişlerdir.kaldı ki,lozan'da türk heyeti musul konusunda oldukça çekingen davranmış,hatta lozan' agiden türk heyeti(hasan saka,ismet inönü,rıza nur)döndükten sonra mecliste adeta topa tutulmuşlardır,"cephede kazanılan vatan toraklarını masada kaybettikleri"gerekçesiyle.tabii eleştirilerden mustafa kemal de nasibini almıştır,ali şükrü bey'in bu konudaki sert muhalefetinden birkaç gün sonra feci şekilde katledilmiş olduğunu da bilmeyen tarih meraklısı olmasa gerek.
Mecliste, zamanın Kürt kökenli milletvekillerinin şiddetli eleştirilerine maruz kalan M. Kemal Paşa, eleştirilere -bilinen üslubunun tersine- yumuşak yanıtlar veriyordu. Erzurum Mebusu Mustafa Durak, hiddetle: "Sona kalan dona kalır" dedikten sonra, "Musul'u kaybettikten sonra senin Şarkta bir yerin kalmamıştır." diyordu. Siirt Mebusu Necmettin ise, "Musul sorununu Cemiyet-i Akvam'a vermek ingilizlere vermek demektir" görüşünü savunuyordu. Erzurum Mebusu Hüseyin Avni, oturumu yöneten Kemal Paşa'ya: "Paşa!.. Ordunun başına geç, başka işin yoktur" diye haykırıyor ve Meclis Kemal Paşa'ya karşı Hüseyin Avni'yi alkışlıyordu.
Mustafa Kemal Paşa ise, "Musul'u vermemekte ısrar edersek muharebeye dahil oluruz" uyarısında bulunuyor ve "Misak-ı Milli şu hat, bu hat diye hiçbir vakitte hudut çizmemiştir." savunması yapıyordu.(Prof. Mim Kemal Öke, Belgelerle Türk-ingiliz ilişkilerinde Musul ve Kürdistan sorunu'ndan akt. Prof Yalçın Küçük, Sırlar, Sh.153))
şeyh sait ile onu yargılayan istiklal(!)mahkemelerinin yargıcı arasındaki diyaloğu tek kelimesine dokunmadan aktarıyorum,yorumsuz..
mazhar müfit bey:
kaç yaşındasınız ve nerede öğrenim gördünüz ?
-şeyh sait:
altmış küsur yaşındayım, muş, malazgirt, hınıs ve palo'da eğitim gördüm. medresede okudum. palo'da amcam şeyh hasan'ın yanında, muş'ta mehmet efendi, malazgirt'te dev abdülhalim ve musa efendilerin yanında okudum.
-mm:
ayaklanmayı nasıl düşündünüz ? nasıl buldunuz ? sizi kışkırtanlar varmıydı ? yoksa ilhammı vaki oldu ?
-şs:
haşa... ilham ? ilham vaki olmadı. kitaplarda gördük. ne zaman şeriat kurallarını işlemzse üzerine kıyam vaciptir. hükümete şeriat sorununu anlatmak istedik. hiç olmazsa şeriatın bir kısmının uygulanmasını isteyecektik. allah'ım beni bu kaderin içine düşürdü. içine bir düştüm, bir daha çıkamadım.
-mm:
bu kıyamın hiç şartları yokmu ?
-şs:
bunun şartları nelerdir ? şartlarını bilmiyorum. şer'an vaciptir biliyorum.
-mm
bu halin bir imamdan geldiğinde, bir müslüman kıyam edermi ?
-şs:
benimde niyetim bu değildi. mecburen oldu.
-mm:
kıyamınızın sebebi nedir onu söyleyiniz
-şs:
şeriat meselesi !! bir de sebilürreşat'ın yazdıkları öfkemizi artırıyordu. bizi kışkırtıyordu. biz bu fikri yazı ile halletmek için gidip ilmi tartışma yapalım dedim, bazı taraftarlar bulmak istiyordum, fakat kader-i ilahi beni piran'a sürükledi.
-mm:
şeyh efendi bunları bir yana bırakın, ayaklanma nedeninizi ayrıntısıyla açıklayın.
-şs:
kıyamımızın sebebi. piran'da bir olay oldu. çatışma çıktı. yaralananlar oldu, oysa ben teğmen efendiye kaç kez rica ettimherifler talak-ı selasiye ile yemin etmişler. ısrar etmeyiniz diye rice ettim. sonra sekiz tanesini bırakmış, iki tanesini tutuklamış.
-mm:
piran'a gelmeden önce din meselesinden ötürü kıyamı düşünüyordunuz değilmi ?
-şs:
kalbimde düşünüyordum. ancak savaş yoluyla değil, küçük kitaplar yazıp şeriat esaslarını gösterip şeriata uygun bir şekilde talep etmek istedik. meclise göndermek istedim.
-mm
niçin yazmak istemediniz böyle bir kitap ?
-şs:
allah'ın kaderi bırakmadı. piran olayı çıktı önünü alamadık.
-mm:
şeriat kuralları uygulanmıyor diye ayaklandıız öyleyse ?
-şs:
imam şeriat ahkamını icra etmezse.. dedim. bu ayaklanmanın meşruluğuna, geçerliliğine kanıttır. vakta ki, vuku buldu. işte şeriat vaciptir, diyor, hiç olmazsa günaykar olmayalım dedim.
-mm:
şeyh efendi siz buyuruyorsunuz ki müslümanlar birbirinin kardeşidir. müslümanı müslüman üzerine vuruşmaya, öldüresiye göndermek caizmidir ?
-şs:
evet, yek diğerinin kardeşidir. imama kıyam etmek savaşı doğurmazmı ? kitap öyle diyor.
-mm:
islamlar mademki, kardeştiler. nasıl olduda siz müslümanları vuruşmaya gönderdiniz ?
-şs:
ya.. hazreti ali,.. savaştıkları adam müslüman değilmiydi ? yine kardeş kalır.
-mm:
seçilmiş cumhurbaşkanı, meclis ve hükümet vardır. bunlara, dinde gördüğünüz kayıtsızlığı bildirmeden neden vuruşmaya gönderdiniz?
-şs:
ee.. vuruşmaya ben göndermek istemedim. bu zatiara da yazmadım, niyette kaldı. kader bırakmadı kavgaya düştük. iş elimize geçti.
duruşmada, şeyh sait in adından başka hiç bir soruya net cevap alamayan müfit bey sorgulamaya devam eder..
(...)
-mm:
şeriat kurallarına göre şahıs çıkarlarını umumi menfaatlere tercih etmek caiz midir ?
-şs:
hayır, şahsı menfaat umumi menfaate tercih edilmez. şeriata aykırıdır.
-mm:
ya sen ? şeyh şerif'e yazdığın bir mektupta nefsin herşeyden mukaddes olduğunu yazıyorsun.
(şeyh şerif efendi'ye ;
selam ve dualar eylerim. fişeklerin noksan ve yokluğundan cepheyi belkini dağına aldım. bu tarafta asker-i rum ziyadedir. eğerhelakımız mucip bir mani yoksa karacagöl'den geri çekileceksiniz. ve bir miktar kafi kuvveti bize göndereceksiniz. ve şeyh hüseyin ile beraber güzelce yazarsınız.
dersim ne haldedir ? lehimize veya aleyhimize ? bugün bizim hayatımızı düşün. kimsenin hayat ve malını düşünme. biz mahvolduktan sonra başkalarının hayat ve malı bize ne faydadır ? nefis başkalarından önce gelir.
-şs:
ben onu yazdım. benim cepheme gelmesini istedim. (..) nefisten murad, orayı terket.. buraya gel demek istedim. umumi menfaat buradadır. ya savunalım ya kaçalım dedim. biz telef olduktan sonra sizin orada lüzumunuz yoktur demek istedim. biz reis idik, reisin yok olması umumun menfaatlerine mugayyir değilmiydi ?
(...)
napoleon'un muhteşem sözüyle konuyu bitirelim:"tarih,hepimizin üzerinde anlaşmaya vardığı bir yalandır".