30 lu yaşlarının başında olan 4 evli arkadaşımın evlilikleri üzerinden değerlendirme yaparsam, 4 arkadaşta üniversite mezunu,3 ü lise mezunu kızlarla evli,diğerinin eşi doktor. lise mezunuyla evli arkadaşlarım hayatlarından çok memmunlar, evlerine koşarak giden insanlar. doktorla evli olan arkadaşım eve geç gidebilmek için kendine mazeret yaratmakla kafayı yemiş bir adam, adama gel kardeş akşama bilmem ne caddesinde bulunan dükkanların tabelalarında kaç tane A harfi var saymaya gidelim desen, süpermiş geliyorum kardeş...diyecek.
kadınların çoğu üniversite mezunu olmayı bir halt sanıyor, bu sanma neticesinde evde erkekle benzer bir ağırlığı yaratmaya çalışıp dominant bir karaktere bürünüyorlar. şunu biliyorum ki aldatan erkeklerin çoğunun eşi üniversite mezunu.
üniversite okumamış kızlar erken yaşlarda evlilik fikrine yatkın büyüdükleri için evlilik kurumunun gerekliliklerini daha erken kavramış oluyorlar. genelde bu kızların anneleri daha 16-17 yaşlarındayken bu kızları evinde huzuru nasıl sağlayacağını öğrenen geyşalar gibi yetiştiriyorlar. kocasına nasıl eş olacağı, çocuklarına nasıl annelik yapacakları...vs..defalarca tekrarlanan pratikler sonucunda bilinçlerine yer ediyor ve genelde bu kızların evilikleri uzun ve mutlu bir şekilde devam ediyor.
üniversite okuyan kızı ele alalım, liseden sonra minimum 4 yıl üniversite oku, hadi hemen iş bul, 1-2 sene çalış, vahşi kapitalizmin çarklarında eğil bükül, zihnen ve bedenen yıpran..vs... derken 27-28 yaşlarına kadar evlenmek düşüncesine zamanları olmuyor, üniversite okumamış kızların daha 16 sında kazandıkları bilinci o yaşlarda kazanıyorlar, nereden baksan arada 10 yıl var, ve bu 10 yıllık fark doğal olarak evliliklere yansıyor.