ocak ayında saraybosna'ya gezmeye gittiğimde orada karşılaştığım insanlarla sohbet ederken "keşke imkanım olsaydı da srebrenica'ya gidebilseydim" dediğimde istisnasız herkes bana meczupmuşum gibi bakmıştı.
yaşlı teyzenin bir tanesi "neden oraya gitmek istiyorsun ki oğlum, orası turistik bir yer deği kil" demişti. ben de "biliyorum teyzecim, zaten amacım gezmek değil acınıza ortak olmak ve yaşadığınız zulme ben de şahit olmak istiyorum" dediğimde çok şaşırmış, derin düşüncelere dalmıştı.
o teyzenin ruh halini, surat ifadesini gördükten sonra katliamın ne denli acımasız boyutlarda olduğunu daha iyi anladım.
keşke imkanım olsaydı da gidebilseydim, fakat olmadı.
ama (bkz: başçarşı)'da yer alan (bkz: sebil)'den su içenler için "buradan su içen, günün birinde tekrar saraybosna'ya geri gelir" sözüne inanarak yolumun yeniden oralara düşeceğine inanıyorum.
işte o zaman srebrenica'ya gideceğim ve yaşanan insanlık dramını yerinde göreceğim.