bensen o bizsiz onlar

entry30 galeri
    13.
  1. romandan rastgele bir bölüm: (ölememek de kötü olabiliyormuş bazen.)

    "Adam korku içinde. Yok yok, bu anlık bir korku değil. Gelip geçici bir duygu patlaması değil. Korkuyla yaşıyor ve buna alışamamış bir türlü. Uyurken bile gelip o cadının kendisini yastıkla boğacağını düşünüyor. Ki bu onun için bir kurtuluştan başka bir şey değil. Zaten söylenmelerden, küfürlerden kurtuluş yok. Uyanıkken görülen kâbus gibi bir şey bu. O surat; mide bulandırıcı, dehşet verici o surat. Kırışıklıklardan gözleri, burnu, ağzının yeri belli değil. Yanakları neredeyse üzerine eğildiği zaman ağzının içine düşecek. Kafasında sayılabilecek çoklukta -azlıkta mı demeliydim- saç teli var. Onları da başörtüsüne hiç benzemeyen bir tülbentle kapatmaya çalışmış ama becerememiş. Yüz bilemedin yüz elli, belki de iki yüz yaşında bir cadı. Evet, o burun ancak bir cadıda olabilir. Dilini uzatıp ağzına çekse ısırabileceği, hatta karnını doyurabilecek kadar büyük ve uzun burnu. Yere paralel sırtından bahsettim mi? Kalçasından sonrası neredeyse üçgen oluşturmak için yere uzanıyor. Oradan kafası çıkıyor işte. Zaten bacaklarıyla kafası arasında çok bir mesafe yok. Arada bir yerlerden zorla çıkabilmiş kollar var çarpık çurpuk. Sırtında kambur değil bir dağ taşıyor. Patlak gözlerini göz kapakları örtmüş, alın derisi de üstünde yeleğin üzerindeki kazak gibi duruyor. Bu cadı onu korkutan. Hareket edemiyor adam. Kendini Hawking’e benzetiyor ama onun kadar şanslı olmadığı kesin. Yatakta öylece uzanmış, kolları yana açılmış, başının arkasına koyulmuş yastık sayesinde etrafı az çok görebiliyor. Görebildiği tek şeyse o cadı. Yemeğini veren, altını temizleyen o kadın. Bazen temizlemiyor o ayrı. Bu da cadının işkence yöntemlerinden sadece biri. Vücudunu hissedebilse cadı daha çok şey yapacak belki. Gelip arada bir ağzına o iğrenç lapayı tıkıyor, sonra bir yerlere kayboluyor ama tekrar geldiği zaman işkence tekrar başlıyor. Yıllardır bu böyle. Ne zaman kurtulacak bu işkenceden? Arada düşünüyor; “Acaba öldüm de cehenneme mi düştüm? Bu da benim zebanim mi?” diye. Gerçi belki cehennemi hak edecek şeyler yapmış olabilir ama hayatında cenneti hak edecek şeyler de vardı. Böyle mi olmalıydı? Artık hayatındaki en mutlu anlar… Peh! Mutlu anmış. Ne mutlu anı! En az korktuğu, canının yanmadığı anlar o cadının yanında olmadığı anlar. Aslında çok denedi ölmeyi ama başaramadı. Yapabileceği tek şey nefesini tutmak. Tutuyor tutuyor devamı gelmiyor. Ölememek de kötü olabiliyormuş bazen. Sabah akşam ettiğin tek duanın ölebilmek olduğu bir hayat. Hayat mı dedim? Peh! "
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük