huysuz virjin

entry77 galeri video3
    28.
  1. Otuz yıl kadar önce, hatta daha fazla, gençlik ve serserilik günlerimde Kulüp 12'de karşılaştım onunla.

    Gündüzleri SSK'da çalışan bir memurdu, geceleri kılık değiştiriyor ve şarkı söylüyordu. Çift kimlikli, çift yaşayışlı.

    Sonra aldı yürüdü, ünü, bizim de yavaş yavaş ayağımızı kestiğimiz o gece kulübünün çok dışına ulaştı.

    Sonra tanıştık, dost diyemesem de arkadaş olduk. Ünlü bir komedi yıldızıyla nişanlı olduğum ve istanbul'un gece dünyasını harmanladığım dönemdi. (Pakize'ye sorun, anlatsın.)

    Severim, tatlı ve keyifli insandır: Huysuz Virjin namıyla maruf Seyfi Dursunoğlu...

    Duyduğuma göre sahneleri bırakmış. Artık çıkmayacakmış, çünkü çıkarmıyorlarmış. Televizyona, hele hiç. Üzerinde baskı varmış.

    Kadın kılığına girdiği için mi? 12 Eylül döneminde Bülent Ersoy'a yasak getiren kafa, şimdi de din kisvesiyle mi ortalığı kasıp kavuruyor?

    Bu olay o kadar gürültü kopardı ki The Economist dergisi bile yazdı.

    Zenne geleneğinin, Divan şiirinin vatanında, Osmanlı kültür merkezinde Arap yasağı ha? Bu nasıl bir uygarlıktır ki, periferi merkeze bakıp hizaya geleceğine, merkez periferiye uyum sağlamaya çalışıyor? Türk, Arap unsuruna hayranlık duymaya koyuluyor?

    Aslında, Seyfi Dursunoğlu'na Allah uzun ömür versin, Huysuz Virjin'in işi çoktandır bitmişti.

    Hayır, dincilerin gıcık kapmaya başladıkları zaman değil.

    Huysuz Virjin, bir Ermeni kantocu karikatürüydü...

    imparatorluğun son günlerinden, mütarekeden, eski Direklerarası'ndan falan tatlar taşıyan, kantocu Şamram'ı, Amelya'yı, Küçük Virjin'i falan hatırlatan bir hoşluk...

    Seyfi hem o eski kantoları söylüyor, hem de sahne performansına mükemmel bir hırçınlık lezzeti katarak seyircilere bulaşıyordu... Hayatında kantonun adını duymamış cahil ve öküz seyirci bile sırf bu sataşma boyutu yüzünden onu çok sevmişti... Dursunoğlu, halkımızın kollektif bilinçaltında yatan sado/mazo özelliğini, büyüklük kompleksinin yanısıra onunla atbaşı giden aşağılık duygusunu ve aşağılanma zevkini çok iyi çözümlemişti!

    Böylece iki kesimi birden çapraza almıştı sanatçı: Bizim gibi aydınları da, cebi yeni para görmüş ve gece hayatı yaşamak isteyen hırtları da. Daha sonra şovunu televizyona taşıyınca buna halkı da kattı.

    Fakat Huysuz Virjin, Türkçe'yi bozuk konuşan bir Ermeni şarkıcıydı. Şirinliğini sağlayan da buydu.

    Sonra Türkiye değişti ve Ermeni taklidi bile yapılamaz oldu.

    Böylece Virjin'in hiçbir anlamı kalmadı.

    Öte yandan Direklerarası kültürü de sisli anılardan bile yokoldu ve kantoyu Seyfi gibi şirretlik lezzetinde değil de hanım hanımcık söyleyen Nurhan Damcıoğlu'na da yapacak iş kalmadı.

    Huysuz Virjin, dinciler bozuldukları zaman değil, Ermeni ağzıyla konuşmayı bırakıp sıradan bir orta yaşlı sahne orospusuna dönüşmek zorunda kaldığı zaman, gece kulübünden televizyon düzeyine inmeye mecbur kaldığı zaman bitmişti.

    Sevgili Seyfi emekliliğin tadını çıkarmaya baksın, yaşı ilerledi, yorulmuştur da...

    Ama şunu iyi bilsin: Unutmadık, unutmayız, unutmayacağız. Kulaklarımda çınlıyor otuz beş yıl öncesinin sesleri:

    Bakooorum da aranızda benden güzel kadın yok... Hepiniz boya güzelisiniz! Hanım, hanım, yememiş içmemişsin ama karyola bacağına dönmüşsün canım! Hele hanım sen sen, o yüzüne sürdüğün boyayla Beylerbeyi Sarayı iki kere badana olurdu! Ayol ben senin eskimiş terlik suratlı kocanı ne yapayım? Bira içtiniz, sarhoş oldunuz, önünüzden rakı şişesi geçirseler cinayet işleyeceksiniz!

    Seyficiğim, ne yapalım, biz esas olarak eski Türkiye'nin, eski istanbul'un insanlarıyız. Seni anlamayan köylü hayatında Beylerbeyi Sarayı mı görmüş?

    engin ardıç
    5 ...