evde değil de o zamanlar ekmek teknemiz olan minibüste uyuduğumuzu hatırlıyorum. o zaman beş yaşımda olduğum için hafizamda çok bir şey kalmamış. bir de sokaklar çok kötüydü, çok fazla ağlayan insan görmüştüm annem de ağlıyordu babam sürekli birilerine yardım amaçlı kısa süreli ortadan kaybolurdu, bizi kaybetmekten korkar gibi yardima ihtiyaci olan insanlarin yaninda bile çok fazla kalamazdi. sonra geceleri hatırlıyorum. benim uyuduğumu sanıp babam anneme gördüklerini anlatirdi. sonra biz depremden etkilenmeyen bir yere babamin arkadaşının evine gittik. sabah kahvalti yaparken gazeteye bakıyordu babamin arkadaşı. gazeteyi de cok net hatirliyorum kocaman sayfa sadece tek bir fotoğraf. babam bana gostermedi sonra ben gizli gizli baktim ama bakmamayi dilerdim. o fotoğrafta depremden arta kalan her sey vardi; kol, bacak, kafa, bebek, beden...depreme dair her sey. o fotograf hâlâ gözümün önünden gitmiyor, her karesi tek tek aklimda. küçüktüm anlamiyordum ama o fotoğraf her seyi anlamami saglamisti. hâlâ düşündükce cildiricak gibi oluyorum gözyaşlarima hakim olamıyorum. allah bir daha kimseye yasatmasin o acıyı. aileni gunlerce aramak bir umutla yasiyor diye, ya da senin dahi nerede oldugunu bilmedigin bir yerde kurtarilmayi beklemek... ne söylenir? bilmiyorum. susakaliyorum, kafam bulaniyor.