iki, üç yıl evvel okula bir ingilizce hocası geldi. kendileri egosu, güveni gayet yerinde iyi bir hocaydı. samimi sevecen , babacan bir adamdı. herkese yerdim etmeyi severdi. saolsun banada büyük bir yardımı dokundu ya da ben öyle zannediyormuşum. bir gün bi anda, durduk yere ' çocuk sende Boğaziçili olacak potansiyel var yazık etme kendine dedi, şimdiden başla çalışmaya' dedi. o zamanlar Boğaziçi bilen yok ergenlik tabi. neyse o gazla araştırmalar yapıyorum sitelerde geziyorum neymiş bu Boğaziçi diye. sonra dedim bu gözler görmeli artık şu üniversiteyi. sınava 700 gün var hiç unutmuyorum çıktım gittim rumeli hisarına, üst kapıdan girdim yokuştan aşağı yavaş yavaş yürümeye başladım savaş kazanmış komutan edasıyla. yokuş bitti, güney kampüsünün tam ortasında yeşilliklere oturdum. hiç unutmuyorum allahım istanbulda var mı bundan güzel bir yer dedim içimden çevreyi izlemeye başladım yeşilliklerde takılanlar,ders çalışanlar, şakalaşanlar, herkes vardı burda herşey burada idi. bir ben gerekliydim. böyle düşünerek biraz daha okulu gezerek eve döndüm. bu arada da hayatımın aşkı dediğim hatunla tanıştım. köpek gibi aşık olduğum insandı kendini onunla da o zaman tanışmıştım ve sınava kadar olan 700 günde hep Boğaziçi yi hayal ettim,dualar ettim. aradan 2 yıl geçti 700 gün saydığım sınava girdim. sonuç, 106 bin yaptım ve güvenlik görevlisi olacak kadar puana sahip değilim. bununla birlikte hayatımın kadını da beni terk etti. başarısızlık işte budur. elinizde yapabilecek imkanlar varken yapamamak.