"Daha dün en vesaitsiz ve yorgun zamanımızda 200.000 kişilik bir orduyu 15 günde bir savaş mucizesiyle yok eden Türkler için, Anadolu’da maraton yapan o düşmanın biraz kaba kıyım ağabeyleri olan Fransızları da Anadolu topraklarına gübre yapmak güç bir iş değildir. Biz Fransızları dost olarak da düşman olarak da tanıdık.
Dostluklarının ne kancık, düşmanlıklarının ne korkak olduğunu biliriz.
Onlar filân veya falan sahada bizden yüksek olabilirler. Fakat harp ve kahramanlık meydanlarında bizimle boy ölçüşemezler. Savaş meydanı tenis sahası değildir. Anadolu yaylasında boğuşmak Paris sokaklarında zamparalık etmeye benzemez. Harp meydanlarında Fransızlar bizim eski aşinalarımızdır. Niğbolu sahrasında bütün Avrupa ordularıyla beraber Fransızların da çelik zırhlı seçme şövalyeleri vardı. Askerî dâhi diye öğe öğe bitiremedikleri Napolyon’u ilk tepeleyen, hem de inhilâl zamanımızda, biz olduk. En son dersi de daha dün Çanakkale’de verdik. Eğer yeniden ders almak istiyorlarsa gelsinler, bekliyoruz."