yıllar yıllar önce ormanın derinliklerinde minik mavi arkadaşlarımla birlikte yaşıyordum. o dönemlerde yerkabuğu henüz soğumamıştı bu yüzden üfürerek katılaştırdık ve bir köy kurduk. daha sonra ünlü oldular tanımadılar beni neyse konumuz bu değil. köyü kurduktan sonra ben ve 99 arkadaşım açıkta kalmıştık. gecenin soğuğu bir yandan yağmurlar bir yandan halimiz perişandı. başımızı sokacak bir yer aramaya başladık. derken tarımla uğraşmak aklımıza geldi. mantar ekeriz, erkenden büyür yeriz aç kalmayız diye düşündük ve aramızdan birkaçı mantar bulmak için köyden ayrıldı. geri geldiklerinde hemen mantarları ektik ve mantarlar kısa zamanda büyüdü.
herşey yemekle olmuyordu. minik mavi yaratıklar da olsak bizim de fizyolojik ihtiyaçlarımız vardı. bir gün daha sonra şirin k adını taktığımız arkadaşımız mantarlarla cinsel münasebet kurmaya başladı. mantarın yumuşaklığından dolayı ilk denemede mantarın içine gömüldü ve ne olduğunu anlayamadan mantarın içinde mahsur kaldı. çığlıklarını ordan geçen arnold şirin duydu ve mantarı parşçalayarak şirin k yı kurtardı. şirin k, mantarın içinin barınabilecek bir yer olduğunu söyledi ve biz de mantarların içinde yaşamaya başladık. ama yine olmuyordu. cinsel açlık arttıkça hoş olmayan olaylar yaşanıyordu. tanrılar kurban istiyordu. bir gün rüyama giren ak sakallı şirin bana tüm köyü bu dertten kurtarmanın elimde, ağzımda ve götümde olduğunu söyledi. adeta büyülenmiştim. köy meydanında herkesi toplayıp rüyamı anlattım. şirin baba benim köyü bu dertten kurtarmak için seçildiğimi, hemen hizmete başlamam gerektiğini söyledi. işte ben böyle başladım sözlük.
çok sonraları rüyamda benimle konuşanın şirin baba olduğunu televolelerden öğrendim.