doğu türkistan da çin zulmü

entry169 galeri video4
    139.
  1. Çin işgalindeki Doğu Türkistan’ın Uygur Türkleri, Gazze kadar Müslüman, Mısır kadar kardeş, Rojava kadar özgürlüğe aç, Srebrenitsa kadar Urumçi, Dersim kadar mağdur, en az Suriye kadar mazlum ve on yıllardır Arakan’dan daha yalnızlar.
    Yüz ölçümü iran kadar olan ve Petrol, altın, gümüş, platin, kömür, doğal gaz, volfram ve uranyum gibi stratejik ham maddeler ve sayısız yeraltı ve yer üstü kaynaklarına sahip Doğu Türkistan; Dünya nüfusunun %20’sine tekabül eden tüm Çin’in petrol rezervlerinin %25’ini, doğal gaz rezervlerinin ise %28’ini sağlarken, Doğu Türkistan halkının %80’i açlık sınırındadır ve kişi başına düşen milli gelir ortalaması 100 dolar.
    Sistematik bir asimilasyonla “kültürel soykırım” ve “etnik temizliğe” tabi tutulan Doğu Türkistan’da 18 yaşından küçüklerin, devlet memurlarının, Komünist Parti üyelerinin, işçilerin, emeklilerin, kadınların, öğrencilerin camilere girmeleri yasaklandı, alfabesi, 30 yılda 4 kez değiştirildi. Urumçi’de yaşları 7-12 arasında yüzlerce çocuk, “yasadışı dinî eğitim aldıkları” gerekçesiyle tüm dünyanın sessiz desteğiyle hapsedilebildi. Uğradıkları baskı ve zulümü internette duyurmaya çalışanlar, düzenli olarak tutuklanıp kurşuna diziliyor.
    1964 ve 1996 arasında Çin, resmi rakamlarla 45 Nükleer test uygulayarak, Doğu Türkistan’ın pek çok bölgesini radyasyona boğmuş, yüzyıllarca sürecek bir ekolojik ve genetik vahşete mahkum etmiştir.
    1949’da işgal edildiğinde, Doğu Türkistan’ın nüfusu %90 Uygur Türk iken bugün bu oran%45’e düşmüştür. Tıpkı israil’in Filistin’de yaptığı gibi, Çin Devleti sponsorluğunda yürütülen kitlesel yerleşim ve Çin’li nüfus politikaları sonucu, 1953’te %6 olan Çin’li nüfus oranı bugün %40 olmuştur. (Bu rakama Çin’li askeri personel, mevsimlik işçiler ve hareket halindeki nüfus dahil değildir).
    BM’de güvenlik konseyi üyesi 5 ülkeden biri ve veto gücü olan Çin Devletinin 10 Aralık Dünya insan Hakları Gününde resmen ilan ettiği yeni bir yasaya göre, 1 Ocak 2015‘ten itibaren resmi kurumlar, okul ve iş yerlerinde namaz kılan Müslümanlar para ve hapis cezasına çarptırılıyor. internet ve cep telefonundan dini mesajlar paylaşanlara para cezası da 2014’te yasalaştı.
    Bu yıl Ramazan’ın ilk günlerinde, 24 Haziran 2015’de Doğu Türkistan’ın Kaşgar şehrinde Oruç yasağına direnen 18 Uygur Türkünün Çin polisi tarafından katledildiği bildirildi.
    Geçen yıl Ramazan ayında, bayramın birinci günü tesettürlü kadınlara yapılan saldırı sonucu çıkan karışıklığı bahane eden Çin ordusu Yarkent’te yaptığı operasyonda 3 bin kişiyi katletti. Durumu dünyaya duyurmaya çalışan ve sesi Türkiye’de bile duyulmayan sürgün aktivistler, olaylardan sonra isyanla suçlanan 27 kişiyi de idam cezasından kurtaramadı. Halihazırda idama mahkum edilmiş, kaçıp Tayland’a sığınmış yüzlerde aydın ve aktivist Uygur Türkü için resmi düzeyde girişimlerde bulunan bir tek devlet yok (islam Ülkeleri dahil).

    “Tüm bu yasaklara, katliamlara ve idam cezalarına ne bir dünya ülkesinden, ne bir islam ülkesinden tepki gelmediği ve BM ya da islam iş Birliği Teşkilatından bir kınama yapılmadığı için Çin bu uygulamalarını açıktan ilan etmeye ve hızla yasalaştırmaya gidiyor” diyor sürgün Uygur Kurultayı sözcüsü.
    Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı katliamlarda ölenlerin sayısı, Bosna, Filistin, Çeçenistan, Irak, Afganistan ve Suriye’de öldürülenlerin toplamından daha yüksektir.
    islam Dünyasının reel-politikle meşgul liderlerinin dostlar alışverişte görsün kabilinden kameralara bir kaç fotoğraf çektirmekten öteye geçmeyen ilgilerinin artmasını beklemeyelim, kapılarına dayanıp ne yaptıklarını soralım bu liderlik karikatürlerine.
    Uygur Müslümanlarıyla dayanışma imkanlarını değerlendirelim. En azından seslerini duyuralım.
    Unutmayalım.

    Mehmet Efe
    3 ...