konu : zeynep'in verdiği evlilik kararı üzerinden 1 ay geçmiştir. zeynep, mert ile nişanlanmış can kendisini eve kapatmış, babür can'ı hayata döndürmek için elinden geleni yaparken güneş zeynebi mertten ayırmanın yollarını aramaktadır. kamer, güneş'e can ile ittifak yaptıkları takdirde mert'i saf dışı bırakabileceklerini söyler. güneş bu olaya pek sıcak bakmasada kabul eder.
zeynep ise evliliğine çeyrek kalmışken hala kalbindeki kişinin ismini belirleyememiştir -ki can'ın alacağı bir karar kalbinde ki ismin netleşmesinde önemli bir rol oynayacaktır.
can, babür'ün niyetini öğreniyor...
babür, annesine hikayenin sonuna az kaldığını ve can'ı öldüreceğini telefonda söylerken can bu konuşmaya şahit olur. babür'ün asıl maksadının kendisini öldümek olduğunu öğrenen can ne yapacaktır ? can'ın almış olduğu önemli karar nedir ? zeynep- can mutlu olacak mıdır yoksa sadece can mutlu mu ölecektir ?
( can koltukta tv karşısında uyuyakalmıştır. rüyasında ise ah müjgan ah filminden bir sahneyi yaşamaktadır. rüyasında babür ile caddede yürürlerken bir eskiciyi durdurup ne var ne yoksa almak isterler o sırada can zeynep'i çocuğuyla görür ve konuşurlar...)
can : ( eskiciyi durdurup ) abicim şunların hepsini alıcamda, büyük bir poşete koyabilir misin?
can : çocuğun demek....! evlenseydik bizim çocuğumuz olacaktı, benim çocuğum olacaktı değil mi ? bu arada fedaican nedir arkadaş ya, böyle isim mi olur. takvimden bakıptamı koydunuz bu çouğun adını siz acaba. zeynep : neden olmamış mı ?
can : baksana zeynep, sence olmuş mu, o isim bu çocuğa olmuş mu hiç ? hem benle evlenseydin şimdi yiğit, ali, ertan gibi ismi olucaktı çocuğun. kız olsaydı aslı koyardık mesela.
zeynep : neyse can, konuşmayalım, bırakalım bu lafları. sanki hala unutamamış gibisin beni, seviyor gibisin. görüşürüz...
can : (arkasından baarak ) zeynebi unutmak, zeynebi sevmemek...
( babür, can'ı uyandırır ve 1 aydır eve kapandığını dışarı çıkmasını, ya hayatına devam etmesini ya da zeynep için savaşmasını söyler. can ise alıştığı miskinliğine, içine işlemiş tembelliğine rağmen aldığı ara gazla zeynep için savaşmayı kabul eder ama ne yapacağı konusunda bir fikri yoktur. )
( güneş ofisinde koltuğna geriye kadar yaslanmış, kamer başına masaj yapmaktadır. güneş zeynebi elinden kaçırdığı için yakınmaktadır.kamer ortaya bir fikir atarak zeynep'in nişanlısı mert'i saf dışı bırakabilmenin yolunun can'dan geçtiğini söyler. onunla ittifak yapıp önce mert'i sonra can'ı aradan çıkarırız der. güneş bu duruma pek sıcak bakmasada yapabileceği pek fazla bir şey yoktur. )
güneş : kameeerrr, napacağız bu zeynep işini... kız taktı nişanı son sürat evliliğe koşuyor. hazır can'dan kurtulduk derken mert çıktı başımıza.
kamer : ee.. güneş bey benim bi fikrim var bu konuda ama tabi sizin üstün, parlak zekanız karşısında benim fikirlerim aciz kalır.
güneş : uzatma kamer, sana fikir üretesin diye para ödüyorum burada. söyle.
kamer : efendim, merti saf dışı bırakabilecek tek kişi var.
kamer : can efendim. siz can ile ittifak yapar, güçlerinizi birleştirirseniz mert'i saf dışı bırakabilir bu nişanı bozabiliriz.
güneş : ee, gerizekalı sonra can'ı ne yapacağız. adam hazır hayata küsmüş, oyun dışı kalmış zaten.
kamer : onuda düşündüm güneş bey siz hiç merak etmeyin. bu olayın içinde biz yer almayacağız fazla zaten. can'ı öne süreceğiz bir piyon gibi 2 kare ilerleyecek hoop karşı hamleyle oyun dışı kalacak gene.
güneş : hmmmm... hala içime sinmedi kamer, cansız bir plan bulmamız gerekir. sonradan tüm planlarımızı gelip berbat edip duruyor.
kamer : siz ddaha iyi bilirsiniz tabi efendim. ben acizane görüşümü belirttim. ama canı mert'in üzerine kışkırtırsak zeynep candan ömür boyu nefret edicektir.
güneş : diyooosuunnn... peki ara bakalım şu can efendiyi gelsin bi görüşelim.
can : o kadar çağırdın ayağına kadar anlat bakalım güneş efendi. neler çeviyorsun gene.
güneş : caannn... caannn... cann.. karrşiim.. sana reddemeyeceğin bir teklif sunmacağım birazdan.
can : ne teklifiymiş o. şimdiden söyleyeyim park için avucunu yalarsın asla, zinhar satmam.
güneş : yok, park değil hayırlı bir iş. zeyneple alaklaı.
can : zeynep le mi alakalı. ya arkadaş kız bana postayı koymuş, kapıyı göstermiş yetmemiş yüzüme çarpmış kapıyı. işim olmaz dedi hepiniz ordaydınız be...
güneş : yo, dostum yo bu sefer ki planımla zeynep'i mertten koparıp sana 404 le yapıştıracağım. can, çok düşündüm abi zeynep senin olmalı.
can : yürü git lan. plan yapmışmış yermiyim oğlum ben bu numaraları. sen benim iyiliğimi düşünecek biri misin ?
güneş : ah can nasıl örseledin sözlerinle beni bir bilsen. evet, zamanında seni uzak tutmak istedim zeynepten, lakin o elim olay yaşanınca gözlerindeki hüzün, çaresizlik beni parçalara böldü.
kamer : şimdi güneş bey, can ve babür plan şu bir kamera alıyoruz. mert'in evine gizlice girip onu uyurken çekiyoruz ve görntüleri zeyneple paylaşıyoruz
can : sen gerizekalı mısın ? öylesine sorduğum bir soru değil bu gerçekten, gerizekalı mısın ? çünkü böyle bir planı anca bir gerizekalı yapabilir. arkadaş biz manyakmıyız neden alemin evine girip hangi akla hizmet kayda alıyoruz ya.
mert : düğüne zeynep, evleneceğin için heyecan var mı diye sormuştum ama. bu ara çok dalgın gördüm seni.
zeynep : ya, o kadarda heyecanlı değilim sanırım , tabi dünya evine giriyoruz sonuçta kolay mı. belki ilerleyen günlerde kimbilir heyecanlanabilirimde..
mert : anlıyorum, ne zaman buluşssak hep dalıp gidiorsun, burada değilmişsin gibi. sorun mu var.
( zeynep çoktan dalıp gitmiş karşısındakiin can olduğunu hayal eder.)
can : ya zeynep, seninle evleneceğim için o kadar heyecanlıyım ki mutluluktan ölebilirim şuracıkta ya. gerçekten hem sana bir sır vereyim mi ?
can : zeynep, seni çok seviyorum...( elini tutar )
( zeynep, mertin elini tutup zeynep diye seslenmesinden irkilir. o sırada can ve güne cafeye giriş yaparlar. zeyneplerin yanına gelirler zeynep elini çeker. )
güneş : can bak, zeyneplerde buradaymış hadi oturalım.. (yanlarına oturur ) naber zeynepçiğim, mert senden ne haber.
zeynep : iyiyim sağol can. seni dinliyoruz güneş, hayırdır.
güneş : ahh.. ahhh.. keşke en başta dinleseydin zeynep şimdi dubai petrol kralları listesinde zirveyi oynuyor olurduk. neyse, biz buraya merti davet etmeye geldik.
güneş : bak zeynep canla oturduk düşündük, yani can oturdu ben daha çok düşündüm. mert hem mahallemizin, hem bizim dünya ahiret eniştemiz, sen ise benim dünya ahiret acımsın. akşam merti canların köftecisine davet ediyoruz hepsi bu ya. sende bir şey söylesene can.
( can, güneş, babür, mert köftecide çilingir sofrasını kurmuş içmektedirler. mert alkol kullanmaz bizimkiler mertin ağzından laf almak isterler ancak kendileri dökülürler. )
can : ne iyi ettinde geldin ya mert. vallaha değişik bi gece olcak bizim içinde. ee nasıl gidiyor.
mert : sağolun arkadaşlar davetiniz için, iyi gidiyor can, evlilik hazırlıkları, koşuşturmacalar.
güneş : vallahi biz birşey yapmadık zeynepçiğim, yapmışsa can yapmıştır valla. can : lan, ben ne yapacağım. dün gece'nin bi kısmı yok zaten bende. zeynep : inşallah öyledir, bakın uğraşmayın benimle artık bırakın rahat. mertlede uğraşmayın.
babür : canikoyla alakalıdır ama dinlemende lazımdır. o gün mahalleye dadanan pskopat muhit canikoyu ölderecekti. bende canikoya yalancıktan ölsün istedim o da öldü. sana görünmek, söylemek istedi ama ben izin vermedim. caniko seni çok sever zeynep.ne yaptıysa hepsiciği senin içindi.
zeynep : babür... birincisi bana yenge deme artık lütfen. ikincisi sorun can'ı bana karşı olan hislerini gizlemesi. ona zamanında sordum babür.
can : zeynep ne dediğinin farkında mısın? senin ağzın ne diyo ya allah aşkına.senin bu söylediğine en fazla ben gülerim ya ne kadar saçma bir şey bu. aşık olsam gelir sana derim ben sana aşığım...
can inkar etti babür, ben ona kızgın değilim sadece içinde çürütülmeye yüz tutmuş bir tutam sevgiyi benimle paylaşmadığı, böyle saçma oyunlara kalkıştığı için kırgınım.
babür : anladım zeynep, ama sen genede iyi düşün caniko seni her şeyden çok sever.
( can zeynebin fırçasından sonra son umudunuda yitirmiştir. valizini hazırlamakta ve şehri tamamen terketme kararı almıştır. babür gelir ikna etmeye çalışır ancak can kararlıdır. )
babür : canikoo.. neredesin caniko.. (odasına girer) bu nedir caniko ne yaparsın o bavulla.
can : bugün zeynep geldi bi ton saydı, söyledi gitti. yok abi kız yeni bi hayat kurmak istiyor. haklıda ne yapsın beni. ben o hayata dahil bile değilim ve ben zeynebi o adamla her gördüğümde içim çok acıyacak babür.
babür : gitmek çözüm mü ? sen şehri, sokakları, insanları, dünyayı bile değiştirsen o seninle gelmeyecek mi ?gitme caniko sende yeni bi hayat kur ama burada kur musmutlu yeni bir sayfa açasın.
can : açıcam zaten, sevdiklerim ya da zeynep bi bavula sığmaz ki. o hep burada (elini göğsüne götürür) son nefesime kadarda orada kalacak. haydi ben gider. kendine iyi bak. (sarılır)
( zeynep babasına kahve yapmıştır. baba-kız dertleşirler. ziver zeynebin aklındaki isimle, kalbindeki ismin başka olduğunu söyler. bunun üzerine ayşe'nin gelip can'ın gitmek üzere olduğunu sölediğinde kalbindeki isim netleşir...)
ziver : sağol kızım, geç otur bakalım karşıma. şöyle uzun zamandır baba-kız hiç doğru dürüst konuşamadık. annen'de hazır pazardeyken he he he.. damat bey nasıl, kararlaştırdınız mı düğün gününü.
zeynep : bilmem, çok kararsızım. aklım karışık. bir sürü cevabını bilmediğim soru var. güneşle dubaiye gidecektik kariyer, yeni bi hayat vs.. gidemedim... aklım dubai derken kalbim buralarda biryerlerdeydi.
ziver : ya şimdi aklında ki isimle, kalbindeki isim aynı mı ?
zeynep : değil baba, sorun kalbimdeki isimde belli değil. aslında belli gibi ama...
ziver : bak kızım,biz annenle görücü usulu evlendik.tamam, ufak tefek sürtüşmelerimiz, kavgalarımız oldu. bu evlilik saygıyla başladı, sevgiyle büyüdü. ama kalbin başka söylerken aklındakiylede mutlu olamazssın.
bakkal : sen bize ziver abinin emanetisin be oğlum, yapılır mı bu şimdi.
can : gidiyorum ya, her şey için çok sağolun valla bak. hepinizi çok seviyorum, aile oldunuz abi oldunuz, kardeş oldunuz. bi alex değilsiniz ama olsun. hadi kalın sağlıcakla.
(can son olarak babasınla konuşur, zeynep yetişmiş ve can'ın konuşmalarını duyar...)
can : gidiyorum baba, hakkını helal et. olmadı yapamadım, beceremedim. hep elime yüzüme bulaştırdım her şeyi ben. senin ne mirasına sahip çıkabildim, ne sana layık bi evlat olabildim, ne de sevdiğim kıza sahip çıkabildim. demiştin ya benim bıraktığım yerden devam et diye ben sen olamam baba, o tren hem çoktan gitti ben ise o istasyonda kaldım bi başıma. zeynebi bırakma, ne yap et gönlünü kazan bu kız senin geleceğin demiştin. ben geleceğimi kaybettim sonsuza kadar... gidiyorum elveda..
can : sende gideceksin, gittin. ben seni sevdim, halada seviyorum zeynep. seni ne zaman sevmeye başladım biliyor musun ? şerife teyzeyle dükkana gelmiştiniz, ilk defa orada gördüm ben seni. ogüne kadar sadece yaşamak için atan kalbim zeynep diye atmaya başlamıştı. şu istasyon mahallesi'nin sokakları, kaldırımları hatta bu park'ın yolları. her adım atarken senin adını heceleyerek arşınladım zeynep, senin adın yazılı bu yollarda. söyleyemedim, çok söylemek istedim ama olmadı yapamadım. korktum o gülüşünü bir daha görememekten korktum, beni sevmeyeceğinden korktum... benim geleceğim sensin zeynep, ama senin geleceğin ben değilim belliki gidiyorum..
( zeynep canın arkasından seslenir, can duymaz taksiye biner. o sırada güneş gelir teselli etmeye çalışır. arkasından babür motorsikletiyle gelir zeynebi alıp can'ı durdurmaya çalışırlar. babür yetişir taksiye ve can'a seslenirler.)
zeynep : can, ben yapamadım. mertten ayrılmak üzereyim, daha haberi yok tabi ama benim için hiç başlamamıştı zaten. çünkü, o benim geleceğim değil, kalbimdeki isim değil. o isim sensin can.. bende seni seviyorum. sen gidene kadar bunu itiraf edemedim kendime. hem aşk onu kaybetmek üzere olduğun anda değerini hatırlatırmış insana. seni kaybedemem can..
(teklifin üzerinden 2 ay geçmiş. can'ın en mutlu gününe saatler kalmıştır. can akımı kuru temizlemeciden almış eve gelmiştir. babür'ün annesinle olan konuşmalarını duyar ve gerçekleri öğrenir.)
can : (eve girmek üzeredir ) arkadaş evlenmek ne kadar yoruyor insanı ya.. berbere git, takımı temizleyiciden al... (içeri girer ) bu seste ne ya, misafir mi var evde. (odaya yönelir babür, telefonla konuşmaktadır.)
babür : ana... bugün can'ın en mutlu günü, komite söyleyesin kanımız yerde kalmayacak. can en mutlu gününde ölecek..
can : başlayacağım yapacağınız işe şimdi, hayvan gibi şiy yapıyorsunuz, bıçaklıyorsunuz adamı yav...
azize-afife : eh buda bizden olsun.. (aynı anda bıçaklarlar)
can : yahu yeter takımıda mahfettiniz zaten, kan lekesi çıkmazda şimdi bu. (kamer elinde tırnak makasıyla koluna çizik atmaya çalışır) sen ne yapıyorsun ya, tırnak makasımı o ? arkadaş adınımı kazıyosun, yürü git insan bi falçata falan alır gelir, gelmiş tırnak makasıyla adam bıçaklamaya çalışıyor. ( yere düşer )
güneş : haydi zeynep, yan salona yeni bir nikah memuru gelmiş, orada evlenelim..
babür : konuşma vakti o zaman caniko gel oturalım. (otururlar) o zamanlar çocuk idim caniko. babam varidi, böyle kapılara sığmaz, üyle heybetli, dağ gibi, yıkılmaz. beni sırtına aldığı zamanları hatırlarım. dünya, insanlar, köy küçülürdü gözümde. dev gibi olurdum, daha bi güçlü hissederdim kendimi. sonra bigün dediler rona ana koşasın, senin kocanı bulmuşlar. tabi daha çocukuz ölüm nedir bilmeyiz, öyle uzunca yataridi babam yerde, mutluidi yüzünde bir gülümseme bırakmıştı giderken. ülümsemesi sıcak, teni soğuktu. o gün küçüldüm hayat büyüdü, dünya zorlaştı caniko. sonra öğrendik en yakın dostu yapmış bunu ona ve kaçmış. o kişi senin baban ziya amcaymış. bizim orada törede, gelenek, görenekte komit karar verir. intikam yaşına girmişim komit onayladı, buraya seni öldürmek için gelmiştim. ama buraları, seni çok sevdim be caniko.hiç öldüresim yok ama zorundayım.
can : babam böyle bir şey yapmaz ya, saçmalama oğlum.yapsa bana söylerdi. başka bi yolu yok mu ya şöyle yapsak.
babür : nasıl torun, torba sahibi oldun caniko mutlu musun ? can : ya, babür şimdi mutluluk öyle... ya arkadaş bi bitmedin ya yaşlandım bıraksan zaten 3-5 seneye kalmaz ecelimle giderim. babür : olmaz caniko seni ben öldürmeliyim...
babür : yok, olmaz caniko. hem bilirim ben en mutlu günün, zeyneple evleneceğin gündür.bugün öleceksin. ayrıca herkesin sırları vardır caniko kimseye anlatamadığı, derinlerde sakladığı mezara birlikte götürdüğü.
can : buda mı gol değil be... he... tam böyle kavuşmuşken kabybedicem sevdiğim kadını. biliyor musun ? bi daha dünyaya gelsem, gene böyle en mutlu günümde öleceğimi bilsem, gene o nikah masasına zeyneple otururdum. tamam ne yapalım buraya kadarmış, gelirsin yeri biliyorsun. sen bari, mutlu ol yeter babür.
(düğüne dakikalar kala babür park'a gelir ve ziya amca'nın büstünle konuşmaya başlar. can'ı öldürmek ile öldürmemek arasında gidip gelirken alacağı bir haber olayların seyrini değiştirecektir.)
babür : eee... ziya bey amca seninle dertleşmek bugüne nasipmiş. bu gece canikonun en mutlu günüdür. evlenir zeyneplen. hiç öldüresim yok oglunu. çünkü caniko senin gibi değil, çok temiz, çok saf. ama komite karşı gelemem, babamın kanını yerde bırakamam. keşke bir mucize olsada canikoya zarar vermesem. düğün başlamıştır yetişeyim caikoya.
(ayağa kalkar sonra telefonu çalar açar telefonu...)
( can ve zeynep evlenmişler ve tebrikleri kabul ederken babür içeri girer canikoo diye seslenir, herkes babüre bakar. can son saniyelerini yaşadığını düşünmektedir can'a sarılır tebrik eder ve nazar boncuğu takar o sırada can gözünü kapatmış kelime-i şehadet getirmektedir. )
nikah memuru : tuzla belediyesi'nin bana verdiği yetkiye dayanarak sizleri karı-koca ilan eiyorum, tebrikler.
can : evlendik mi şimdi biz ya, inanamıyorum zeynep en mutlu günüm bu. ölsemde gam yemem artık.
zeynep . aaa... sadece bugün mü en mutlu günün yani.
can : ya olur mu zeynep, her anım seninle mutlu ama bugün daha bi mutluyum yani.
( babür tam can'ı öldürmek üzere yola çıkmışken. anası telefon ederve asıl katilin ziya olmadığını, komit'ten efrail'in olduğunu söyler .)
babür : (telefonu açar ) söyle ana... yok, gidiyorum şimdi yoldayım. he ana... nedersin ana, gerçekmidir. sana kim söyledi. ölüm döşeğindeyken. evet, tamam ana ne yapam ben şimdi öldürmeyim o zaman canikoyu. tamam, ana görüşürüz... yettim canikoooo...
babür : yanisi caniko, baban öldürmemiş babamı. vedalaşmışlar sonra arkasından bu komit üyesi efrail amca öldürmüş suçuda üzerine atmış babanın. bugün son nefesini verirken itiraf etmiş. yani öldürmeyecem ben seni. can : ya ben sana ne dedim... yapmaz dedim benim babam öyle biri değildir dedim dedim ama bak gördünmü?
( o sırada güneş girer içeri ve durun bu nikah kıyılamaz der. sonrasında kıyıldıgını öğrenince elindeki altın zincirle kendini asmak ister. )
güneş : durunnn... bu nikah kıyılamaz...
. can : haydaaa... geldi allahın deliside işte... lannn deliii... nikah kıyıldı çoktan, düğün çok güzel sende gelsene.
güneş : kamer, zinciri ver dedim sana ! (kamer'in boynuna dolar ) önce seni sonra kendimi öldüreceğim kamerrr...
can : (koşar ayırırlar ) lan dur manyak öldürücen adamı. derdin ne lan senin. evlendik işte. sende bırk şu sürtüşmeyi.
güneş : tamam bırakın sakinim ben. neyse zeynepçiğim tebrik ederim. can her ne kdar içimden gelmesede senide tebrik ederim kamerle alkışlıyoruz sizi. kamer alkış...
(babür ve can köfteci dükkanını beraber iletmektedirler. ayşe babürle evlenmiş, güneş dubaiye yerleşmiştir. can, zeynep ve ayşe masada oturmakta babürde köfteleri hazır etmektedir.)