lisedeydim. okuldan çıktım eve dönüyordum. günlerden çarşambaydı ve o dönemler hiçbir sayısını kaçırmadığım leman'ın yeni sayısı elimdeydi. metroda bir koltuğa oturdum ve dergimi okumaya başladım. sonraki duraklardan birinde iki polis bindi metroya. biri yanıma oturdu, biri ayakta kaldı. bilenler bilir, leman ağır muhalif bir dergidir, diğer karikatür dergilerinden biraz daha fazla muhaliftir. o sayının kapağında rte, emine'ye sevgililer günü hediyesi alıyordu ve bunun üzerinden bir giydirme vardı ki şu an o giydirmeyi hatırlamıyorum. dergi hala arşivimde ama şimdi uğraştırmayın beni, yarım saat dergiyi bulmayla uğraşacağım falan. idare edin bu kadarıyla. zaten olayın ana akışıyla bir ilgisi de yok, siktir edin o yüzden. yanımda oturan polis biraz sevecen, biraz şefkatli bir tavırla "bu karikatürdeki kim?" diye sordu. içimden "hassiktir şimdi sıçtık" düşünceleri geçerken dilim kilitlenmiş, "tayyip'tir bu." diyemiyordum. cevap veremedim, polis yine aynı tavırla "bu başbakanımız, bu yanındaki de eşi." dedi. beni iyice ilkokullu sandı herhalde. ilkokulda da zaten başbakanı biliyordum ki. he topu topu 3 başbakan gördüm ama olsun, hepsini biliyordum. sonra yanımdaki polis ayaktaki polisle şu an ne olduğunu hatırlayamadığım bir şeyler konuştu ve gülüştüler. hatırlamadığıma göre çok önemli şeyler değillerdi sanırım. ardından geldiğimiz durakta indiler. onlar değil de ben inmiş olabilirim, onu da hatırlamıyorum.