kuran ı kerim

entry2205 galeri video10
    1595.
  1. ayetlerinden kendisinin allah'ın kelamı olduğunu anlatan kitap:

    "de ki, rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa, hattâ bir o kadar da eklense, denizler tükenir, rabbimin sözleri yine de tükenmez."(kehf[18];109)
    "andolsun ki biz kur'ân'ı düşünülmesi için kolaylaştırdık. binaenaleyh bir düşünen yok mu?"(kamer[54];17)
    "biz sana bu kur'ân'ı, kendilerine ne indirildiğini insanlara beyân edesin ve onlar da düşünsünler diye indirdik."(nahl[16];44)
    "neden kur'ân'ı derinden derine anlamaya çalışmıyorlar, yoksa kalblerine kilit üstüne kilit mi vurulmuş?"(muhammed[47];24)
    "bizim uğrumuzda çaba harcayanlara biz elbette yol gösterecek, onları bize gelen yollardan birine mutlaka ileteceğiz."(ankebut[29];69)
    "görüyorsun ya allah, bulutlardan yağmur indirmektedir. sonra biz onunla çeşit çeşit meyvalar yetiştirdik. dağlardan da kimi beyaz, kimi kırmızı, türlü renklerde kapkara yollar peyda ettik. insanlardan, yerde yürüyen hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle çeşit çeşit renk renk cinsler yarattık. allah'ın kulları içinde kendisinden en çok korkanlar ancak ilim sahibi olanlardır."(fâtır[35];26-27)

    Peki kur'an'ın Allah'ın kelamı olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?

    kur'an'ın anlaşılabilmesi için önyargısız bir şekilde okunup anlaşılabilmesi gerekmektedir.
    bir kitabın doğru anlaşılabilmesi, o kitabın önyargılardan ve ön kabullerden uzak olarak okunması ile mümkündür. bu temel prensip, kur'ân-ı kerîm'in doğru anlaşılması için de geçerlidir. bundan dolayı allah'ın kitabı kur'ân'ın doğru olarak anlaşılabilmesi için önyargılardan uzak olarak okunması gerekir.
    önyargı iki şekilde gerçekleşir:
    birinci önyargı, kendi kafamızdaki bilgileri esas alıp onları kitaba yüklemek suretiyle aslolandan uzaklaşmak, böylece kitabın ifade ettiğini anlamayı önlemek şeklinde gerçekleşir. yani kitapta başka şey kastedilmiş olur, ama biz ondan başka bir şey anlarız; veya anlamak isteriz. oysa, kitaptan doğru bir şekilde yararlanabilmek için onun ne demek istediğini doğru anlamak gerekir. kitaptaki bilgileri anlamak, onları kabul etmek anlamına gelmez. yani siz kitabın manasını tahrif ederek başka şey anlayacağınıza, kitabın manalarını doğru anlayıp size uygun olanı kabul eder, uygun olmayanı reddedersiniz. bilmenin zararı yoktur.
    bilmek, doğrulardan yararlanma ve yanlışlardan korunma, yararlı olanları alma, zararlı olanları atma imkanını verir. bundan dolayıdır ki bir kitabı okumaya başladığımız zaman, doğru veya yanlış ayırımı yapmadan önce, o kitapta neyin ifade edildiğini anlamaya çalışmak temel esas olmalıdır.
    ikinci önyargı, daha baştan kitapta mevcut olan hükümleri doğru veya yanlış kabul etmek şeklinde gerçekleşir. önce kitabın ne dediğini anlamak, daha sonra da anlatılanları muhakeme ederek ifade edilenlerin doğru veya yanlış olduklarına ondan sonra karar vermek gerekir. daha baştan hiç bir araştırma yapmadan o kitapta olanların doğru olduğunu kabul etmek veya yanlış olduğuna inanıp reddetmek, o kitabı anlamaya ve ne dediklerini kavramaya engeldir. bu tutum ve anlayış, kitabın yanlış anlaşılmasına sebebiyet verdiği gibi; aynı zamanda ondan gereği gibi yararlanmanın ortadan kalkmasına da sebebiyet verir.
    kur'ân-ı kerîm de bu temel prensibe uygun olarak böyle bir anlayışla okunmalıdır.
    bu prensip sebebiyledir ki kur'ân daha ikinci surenin başında: "bu kitap muttakilere hidayettir" (bakara[2];2) diyor. "muttaki", kendisini koruyan, yani doğruyu doğru, yanlışı yanlış kabul eden kimse demektir. diğer bir ifadeyle, hakka, gerçeğe, doğruya teslim olan kimse demektir. yani, kendi kafasındaki putları peşin olarak hak kabul edip o putlara uyanları doğru, putlara uymayanları yanlış kabul eden kimse değildir. araştırma yaptıktan sonra hak nasıl tecelli edecekse, hak nasıl ortaya çıkacaksa, onu olduğu gibi kabul edip ona baştan inanıp ona göre yola koyulan kimse bu kitaptan yararlanır. bu kitap, ancak böylesine geniş ufuklu bakış sahibi olanlara yol gösterir ve kılavuzluk yapar.
    2 ...