mikro düzeyde -günlük yüzyüze ilişkilerde- hiçbir sorun çıkacağını zannetmiyorum, insanlar arasında yazıya dökülmemiş tarihteki ilk toplumsal yapılardan bu yana şekillenmiş evrensel bir toplumsal sözleşme vardır, dünya üzerinde bir çocuğa tecavüzü, insan öldürmeyi, hırsızlığı veya en basitinden yalan söylemeyi dahi meşru gören bir toplumsal yapı bulamazsınız.
ancak temel konuşuluyorsa bahsedilen etiği -ahlakın teorisini- ortaya çıkartmaktır ki makro düzeyde bunu geçekleştirmeye çalışan ve sekülerlik iddiasındaki tüm oluşumlar meşruiyet krizleriyle karşılaşarak bunu aşmanın yolunu kapsamlı bir ideoloji oluşturmak ve dini aratan baskıcı rejimler yaratmakta görmüşlerdir. dinden boşalan alanı ideolojiler din adamlarından boşalan alanı da bilim adamları askerler ve bürokratlardan oluşan elitler almıştır. ideolojiler de dinden farklı olmayacak bir şekilde aşkın hale gelmiş, şehitleri, neredeyse bir peygamber kadar meşruiyeti tartışılmaz önderleri, ilahi kitapları aratmayacak kadar "tartışılmaz", "kaldırılması teklif dahi edilemez" tabular içeren kutsal metinlere sahip olmuşlardır.
kısaca temellendirir temellendirmesine ama insanlık başladığı noktaya farklı bir yoldan gitmiş olur sadece. belki de ateizmin herşeyi açıklayabileceğine dair olan "inancı" ve bilim adamlarının büyük egosu da en az din kadar tehlikelidir.