insanlar genellikle ana karakteriyle ya da başrol oyuncusu ile kendini özleşleştirdiği filmleri severler. ya da başka bir deyişle bir filmi seviyorsanız o filmde sizden bir şeyler buluyorsunuz demektir.
filmlerin psikolojik olarak tehlikeli olduğu tek alan 25. kare veya subliminal mesajlar değildir. seks sahneleri de değildir. sansürlenmiş sigara sahneleri hiç hiç değildir. bence çok film izleyen ve bundan etkilenme potansiyeli olan bir insanın filmlerden gördüğü en büyük zarar ben merkeziyetçi bir kişiliktir.
filmlerde ve dizilerde ana karakterler ve yardımcı karakterler vardır ve sorun şu ki tüm ilgi ve filmin merkezi bu kişilerin hayatı, fiilleri ve düşünceleri üzerine bina edilir. diğer insanların karakterlerine, özelliklerine sadece ana karakteri ilgilendirdiği kadarı ile değinilir. diğer bir deyişle eğer bir sıkıntı varsa sadece ana karakterin sıkıntısı vardır. eğer bir acı çekilmişse sadece ana karakterin acısı vardır. mutluluk varsa ana karakterin mutluluğudur. vs. vs. yani filmlerde bu ben merkeziyetçiliğin olduğunu inkar etmek kabul etmekten daha zordur. ve eğer siz ana karakterle kendinizi özdeşleştiriyorsanız (ki genelde yapılan budur) hayatınıza bakışınızın da zamanla filmin ana karaktere yoğunlaştığı gibi sizinde kendinize yoğunlaştığınız bir formata bürünme olasılığı hiç az değildir.
not: elbetteki filmlerden bu formatın dışına çıkmasını beklemek filmi film olmaktan çıkaran boş bir girişim olacaktır. bunun yerine gerçek hayatta sizin bir ana karakter olmadığınızı ve diğer insanarın da öylesine bir set oyuncusu olmadığını hatırlamak güzel olabilir. sansürlenmiş sigaraları ise boşverin.