Geç uyanılan bir sabahtır ve karnınızdan birtakım acayip sesler gelmektedir. Koşa koşa mutfağa gidersiniz. "şööyle güzel bir kahvaltı" fikri vardır aklınızda. Buzdolabını açarsınız vee.. ve... koskoca dolapta bir tabağın içinde iki kibrit kutusu kadar yumuşak inek peyniriniz dışında başka kahvaltılık malzemeniz yoktur. Peynir tabağını masada duran ekmeğin yanına koyarsınız hüzünlü bakışlar eşliğinde tam sandalyeye oturacakken buzdolabının köşesinde bir kavanoz olduğunu anımsarsınız. Bir heves hemen dolabı açar ve kavanoza sarılırsınız. Kapağını açar ve mis gibi kokusunu içinize çekersiniz. Midenizden "ye şunu artık bırak şovu" diye bir talimat gelir. Ve hemen yemeğe koyulursunuz. Bir parça peynir bir parça ekmek ve biraz salçayı ağzınıza atarsınız. işte o an ağzınızda havai fişekler patlar. Tatlı biber salçası kırmızı elbisesiyle ağzınızdan midenize kıvrak dansıyla inmeye başlamıştır. Ağır ağır sindire sindire doyana kadar yersiniz. Tam doymazsınız ama olsun siz muhteşem bir haz tatmışsınızdır.