bu püskütü kaldıran orospu çocuğuna iki çift lafım var...
bre amına eti cin soktuğumun ibnesi; ulan bu püsküt benim bir parçamdı. hayatımın tek anlamı, yaşamamın tek amacıydı. hani obezler yemek yedikçe mutlu oluyor, daha fazlasını da istiyor ya; işte ben öyle seviyordum bumbo'yu. ''obez gibi sevmek''ti benimkisi. zarar mı ettirdi size bumbo? zaten kimse almasa sadece benim satın aldığım kadarıyla kar ederdiniz. niye kaldırdınız bunu ya niye niye?
olum bak iyi oku bunları; bana yapılan bu şerefsizliği asla unutmayacağım. çok çalışıp eti'nin ilgili bölümünde bir iş bulup tekrar sürüme sokacağım bumbo'yu. sen de sinirden götüne brownie sokarsın. hayatımı çaldınız lan benden, en sadık yarimi çaldınız. bunu ödeyeceksiniz. yakanıza yapışacağım ibneler.
sevgili bumbo;
hiçbir portakallı püsküt senin yerini tutmuyor. hatta, hatta hiçbir püsküt senin yerini tutmuyor. seninle olan mazimiz, o 25 kuruşluğun, o naif turuncu beyaz paketin, o minnacık maymun figürün, aslan figürün ben ne zaman eti cin yesem gözümde canlanır. merak etme bumbo, asla seni aldatmayacağım. sadece eti cin yiyorum arada bir. senin ailendendir belki diye düşünüyorum. hani o da portakallı ya. neyse;
umarım bu okuduğun satırlara üzülmemişsindir bumbo. seni çok seviyorum, çok özledim ve aşkımız her daim canlı kalacak. ağlattın...
from istanbul with love, marjinal tosbaga. on dört haziran iki bin on beş...