"Gel gel sarışınım gel, gel sana aşığım gel.
Gel gel gün ışığım gel, gel çok karışığım gel."
diyerek bir sarışına aşık olan herkesin aşkını ve coşkusunu kat kat çıkartmış,
"Geçer geçer, daha öncekiler gibi.
Bu da geçer. Neler neler geçmedi ki?
Yine düşer. Deli divane gönlüm aşka."
diyerek aşk acısını çekenlerin acısının geçme duası olmuş,
"Bu dünya ne sana ne de bana kalmaz,
Dünya ne sana ne de bana kalmaz, Sultan Süleyman'a kalmadı böyle,
Hiç bir kitap yazmaz."
diyerek sabrın çatladığı anda hiç bir şeyin bize kalmayacağının kutsal sözleri olmuş,
"Yok öyle el gibi,
Durma gül biraz,
Sana gülmeler yaraşır.
Yok öyle güz gibi,
Soğuk olma,
Güz ayrılık taşır."
diyerek Güz ayrılıklarını resmetmiş,
"Kolay olmayacak elbet üzüleceğim,
Mutlaka bir iz bırakacak.
Belki de çocuk gibi sana küseceğim,
Seneler sonra utanarak.
Dokunup birer birer sevdiğin eşyalara,
Hatta belki ağlayacağım.
Acı çektiğim doğru ama sen bana bakma,
Ne olursa olsun seni unutacağım.
Seni sevdiğimi unut sevişmelerimiz yalan,
Unut beni de her yalan gibi unut.
O sevgiler ki yoktular onlar ümitlerimizdi,
Ne ümitler yaşlandı gel zaman git zaman.
Ayrıldığımızı unut yalnızlıklar zaten yalan,
Unut beni de her yalan gibi unut."
diyerek aşkın tarihine geçmiş,
"Oldu mu şimdi?
Oldu mu ya?
Anlamak istemiyorsun,
Ne demek istediğimi.
Oldu mu şimdi?
Oldu mu ya?
inan ki benden farklı değil yeni bir sevgili."
"Hep karanlık, hep karanlık.
Yeter artık yeter!
Bir avuç kar beyazı,
Bir adım yol bana.
Bir nefes ver bir fısılda...
Dağlar duvar olsa önüme,
Yollar kördüğüm düğümlense,
Dönmem gözümü bağlasalar,
ipe götürseler, bir kuş uçur yeter."
diyerek Kayahan'ın en güzel bestelerinden birini seslendirmiş.
"Gel.. Sarıl bana sarıl seni istiyorum.
Gel... Neden bilmem özlüyorum ellerini ver.
Gel... Yalan değil artık inkar etmiyorum yeter.
Hatta belki seviyorum istiyorsan eğer."
diyerek arzunun aşkı geçtiği noktada ruhumuza sızmıştır.