garip düşünceler içerisindeyim. her zaman böyleydim gerçi, değişen bir şey yok.
bazen düşünüyorum, 11. sınıfın ilk günü oturup bir şeyler yazmasaydım, düşünmeseydim daha iyi olmaz mıydı? bizimkilere uyup dışarı çıksaydım, eskisi gibi kahvemi içip keyfime baksaydım.
düşündükçe umutlarımın, hayallerimin eksildiğini fark etmeme rağmen neden devam ettim düşünmeye? ya da asıl soru, şimdi neden devam ediyorum? bilmiyorum. hiçbir şey eskisi gibi olmuyor ama 2 yıldır daha kötüye de gidemiyor. buna sevinmeli miyim? bilmiyorum.
birazcık anlam. birazcık olsa...
artık hiçbir insana güvenmiyorum. hayatıma girmelerine dahi izin vermiyorum. zaten gerek de yok ama güven güzel bir duyguydu. özlediğim bir duygu. aşk gibi, ya da umut.
aslında bu aralar kendime en çok sorduğum soru şu: bir aşkı ya da bir umudu hak edecek kadar iyi bir insan mıyım? hiç zannetmiyorum. iyi olmak için fedakarlık yapmak gerek. ben hiç fedakar olmadım.
zevk için yaşayabilen biri olmayı düşünürdüm, ya da kendini uyuşturabilen biri olmayı... ikisi de ağır geliyor. takıntılar...
buralardan gitmek... güzel bir his.
geçmişiyle yaşayan biri için tam bir intihar.
boş çabalara karşı güzel bir reddediş.
anlamı reddedebilmek basit. düşünen her insan reddedebilir. ya bu anlamsızlığın kaynağını reddetmek?