Aylar sonra yine borç istedim babamdan. Bana sormadan, dünyaya gelmeme sebep olan insandan istedim. Millet babasının servetini batırırken, ben (ona Çok değil) 300 tl istedim. Bu ay Hesapta olmayan hesaplar yüzünden arttı masraflar. Sadece 5 günlüğüne istedim. Ama o "evini ayırırken düşünecektin" dedi. Sanki (manevi olarak) kendini bizden ayırdığını bilmeden söyledi bunu.
Ben; kendime evime çıkayım, özgür olayım, kafama göre takılayım diye ayırmamıştım evimi. ailemle kalırken, akşam yemeğinden sonra arkadaşlarla birkaç bardak çay, birkaç yudum muhabbet edip dönerdim eve. Kitap okuyup yatardım. Babam da hep aynı yorumu yapardı "yine mi komünist yazarları okuyorsun? Sokma şunları eve" banane adamın görüşlerinden? Ayrıca sanane benim görüşlerimden? Gören de odama che posteri astım sanar. Zaten Mutlu değildim o evde. Şiddetli geçimsizliklerine yıllarca şahit oldum; etkisi altında kaldım; ezildim; üzüldüm. Fakat bunların hiç farkında değildi ve hiç farkında olmadan da ölecek.
O parayı bulurum. Kara gün dostu niteliğinde çok arkadaşım var. Babamın vereceği cevabı da biliyordum zaten. Bilirsiniz işte: cevabını bilinen soruları sormak bir nevi ihtiyaç gibidir.
Ayrıca ailemden ayrı eve çıkayım, rahat edeyim diye düşünenler varsa aranızda iyi okusun. işin maddi boyutu bir tarafa, Manevi olarak yıpratır insanı. Binaya yayılan yemek kokusunun koyduğundan bahsetmiyorum. Kadınsız bir evde yaşanmaz. Sevgilim var demeyin. Aynı şey değil. Anne farklı. Eş olabilir ama sevgili olamaz. Annesini kaybedenler benden daha iyi bilir. Ben de yeni yeni anlıyorum. Ama artık geri dönemem. Dört duvar bir de ben mutluyuz. Kavga yok, huzursuzluk yok. Ağız tadıyla tatsız yemekler yesem de.