benazir butto

entry72 galeri
    37.
  1. ozellikle laik kesimin propagandasini yaptigi kisi:
    Pakistan "laikliğiyle bize ne kadar benzeme başarısını göstermiş", "Müslümanlığıyla ne kadar geri aşamada bulunuyor?" bunu ölçmeye çalışıyoruz. Batılı literatürlerden ezberlediğimiz kadının durumu, insan hakları, feodalite, kabile etkisi, gelişmişlik, radikal islam, laiklik, ilerilik, modernlik gibi sloganlarla dünyayı anladığımızı zannediyoruz. Anlı şanlı bir köşe yazarımız, 1980'lerden kalma bilgilerle olaylardan hâlâ büyük islam bilgini Mevdudi'yi sorumlu tutuyor.

    Butto'yu "laikliğin Pakistan'daki timsali, Doğu'nun nadide sultanı" ilan ettik. Rahmetli Butto, bizim vehmimizde geliştirdiğimizin dışında bir kişilik ve önderlik profiline sahipti. Onun iktidar döneminde bizim laikçilerimizin hiç de hoşuna gitmeyecek icraatı olmuştu: Mesela islami esaslara dayalı yasaların oranını %75'e çıkarmaktan gurur duyuyordu; yine Batılı propaganda makinelerinin şeytanlaştırdığı Taliban onun zamanında en yüksek desteğe sahip olmuştu. 8 Kasım seçimlerine hazırlanan Butto, Fazlurrahman'la anlaşmıştı ki, bu Taliban'ın siyasi desteğini tam olarak aldığının kanıtıydı.

    Bunun dışında "laik ve demokrasi azizesi" ilan ettiğimiz Butto, parti içi demokrasiye bir değer atfetmezdi. Babası Zülfikar Ali Butto'nun geleneğini devam ettirerek partiyi bir "aile şirketi" gibi yönetiyordu. iddia edildiğinin aksine pür sivil bir siyasetçi değildi, asker destekliydi; ancak ülkeye son dönüşünde ABD'nin verdiği güvencelere inanarak sistem içinde denge politikası takip etmeye çalışıyordu. Küçük bir not daha: Neredeyse sömürgecilik tarihi boyunca ingilizlerin ve bugün de herhangi bir siyasi partinin giremediği Veziristan'a sadece Benazir gidebilmiş ve bu seçimlerde desteklerini alma başarısını gösterebilmişti.

    Gezdiği islam ülkelerinden "iyi ki seküler hukuka geçmişiz" şükrüyle dönen bir gazeteci arkadaşımız, Pakistan'ın laikliği tartıştığını yazıyor. Burada biraz durmak lazım. Pakistan'da siyasetçiler ve entelektüeller her şey olabilir, ama hiçbir şekilde "laik" olamazlar. Pakistan siyasetçilerinin iki ortak davası vardır: islam ve nükleer silah. Pakistan'ın kurucu ideolojisi islam'dır ve aradan geçen 60 seneye rağmen bu kurucu ideolojiyi berhava edip Pakistan'ı düşmanlarının önüne atabilme cür'etini gösterebilen kimse çıkmamıştır. Pakistan'da en laik sayılabilecek düşünce Shahida Cemil'in ifadesiyle, "kurucular Pakistan'ı islami temeller üzerinde kurarken, bundan Hindular içinde ayrımcılığa uğramayacakları bağımsız bir siyasi devlete sahip olma arzuları" ve "elbette Müslüman, Hıristiyan, Hindu olsun, herkesin hayatını inandığı ve istediği gibi yaşama özgürlüğüne sahip olması" düşünceleridir. Bu iki talebin islam'ın amir hükmü olduğunu söylemeye gerek var mı? Sorun, "ulusal ideolojiye indirgenmiş islam"ın kurucu olduğu bu devlette bu ideallerin gerçekleşip gerçekleşmediği sorusudur.

    Ne gerçeklerimizle ne dünya ile temasımız sağlıklıdır. Gerçekliği çarpıtıp duruyor, bir hayal dünyası içinde yüzüyoruz. Türkiye bizim için bir kum denizi gibi, başımızı içine sokmuş olarak ahkam kesiyoruz. Pakistan'da önemli şeyler oluyor, bize uzak görünmesin; çünkü 24 ülkeyi içine alan bir projenin parçası olarak Pakistan karış(tırıl)dı ise bilelim ki, bu kaos doktrininin içinde biz de varız
    1 ...