tarihi, kişilikleri ve meseleleri yorumlarken her zaman yaptığımız hatayı yapıyor; dönem koşullarını ve tarihin diyalektik süreç olduğunu unutuyoruz. misalen türkiye cumhuriyeti yakın siyasi tarihine bakacak olursak, sosyalistler vatan haini damgası yemiştir. hasbelkader ileride kurulacak olan bir sosyalist türkiye'de ise, bir sonraki aşamayı, yani komünizmi savunanlar vatan haini olacaktır. yüzyıl sonrasında ise tarihe öznel yorum getirenler insanları kafalarına göre hain ilan edebilecekler, şimdi denendiği gibi.
gazi paşa'nın mason olup olmadığının mutlaka bir cevabı vardır, her ne kadar bunun bir belgesi olsaydı masonlar'ın gözümüze gözümüze sokacakları gerçeğini göz ve akıl ardı edemiyorsak da, ne aksi ispatlanabilir nitelikte, ne de iddianın kendisi. diyalektik tarih ve dönem koşulları esaslarını atatürk'ün masonluk'u iddiası ile bağlamak gerekirse; atatürk'ün fikirsel temeli ve inşaaını ikinci abdülhamid döneminde oluşturduğu bir gerçektir. özgür fikrin olmadığı bu baskı döneminde, güncel tabiriyle underground bir oluşum olan mason localarında bu anlamda bir özgürlük vardı. dikkat edilirse dönem türk milliyetçilerinin çoğu masondur, çünkü bu dönemde milliyet hissiyatıyla yazıp, çizmek hatta oynamak(tiyatro lan) bile yasaktı, varsa yoksa osmanlıcılık, padişahçılık.. anlatırlar zati üç kişi sokakta bi araya gelip konuştu mu inzibatlar ajan mısınız deyu nezarete dıkarmış. öyle bi dönem düşün, fransız devrimi gibi dünyayı etkileyen, filozofları etkileyen, beyinleri etkileyen, atatürk gibi bir dehayı etkileyen olayı düşün, gayet de unutulagelmiş özgürlük olayını düşün, gel de ittihatçı olma, mason olma. ha masonlar bu desteği karşılıksız vermiyorlar elbet bizim ittihatçılara, sonucunu da zaten 93 harbi'nden tut, birinci dünya savaşı'na, katlanarak artan borçlardan tut, sevr'e kadar vardırabilmek mümkün. bunlara ek olarak, bizim pederin kütüphanesinde olsa gerek, mustafa kemal'in ittihatçıları yerdiği bizzat kendi kaleminden sözleri ve özellikle talat paşa'nın mustafa kemal'den duyduğu rahatsızlığı, ondan bahsederken (sanıyorum makedonya'da bir konuşmasında), "sarı"(ki bu gazi paşamız oluyor) şeklinde nitelemesinden ve "kurtulmak lazım" mealli sözlerinden de anlıyoruz. kaldı ki mustafa kemal'in ittihat ve terakki'de bir etkinliği yoktu, kendisi suriye'de vatan ve hürriyet cemiyeti'ni kurduktan sonra fazlaca yeterli olamayınca, daha kitlesel bir hareket olması sebebiyle katılmıştı bunlara. neyse, son olarak da cumhuriyetin kuruluşu itibariyle izlenen dış politik ve iktisadî hamlelerini de incelediğimizde, tek merkezli dünya devleti kurmak iddiasındaki masonların ve yine ülkeyi işgal eden emperyalistler üzerinde de nüfuza sahip aynı amcaların çıkarlarına hayli ters düştüğünü görmüş oluyoruz. ha bir de atatürk'ün eli başlığındaki oh bebek entry'si okunursa, (bkz: atatürk'ün eli/@oh bebek) epey yüklü doneler elde ediyoruz. neye dair? atatürk'ün babalar gibi mason olmadığına dair, ha iki türlü de belgesi yok elbet, inanıp inanmamak ebeyin elinde, git al.
hem o bu değil, bütün icraatlerini unuttuk, masonluk'u kaldı oradan vuracaz he mi? adamın götünü yararlar olum ayıp.