ölüm yok oluştur

entry82 galeri
    18.
  1. insan yaşamları ölümün merkezi bir rol oynadığı yaşamlardır. Diğer canlılar
    için ölüm, bir ‘telef olma’ olarak değerlendirilebilirken, insan için ölüm, özel bir
    anlama sahiptir. Bilen ve ‘ne bildiğinin bilincinde olan bir varlık’ olma
    özelliğindeki insan için ‘sonlu varoluş’ ya da ölüme dair bilinç en sarsıcı
    farkındalık halidir. insanın ölüme yönelik bu bilinçli farkındalığı nedeniyle,
    felsefenin temel ilgisinin ölüm olduğuna, insanın ölümü anlaması ve kendini ona
    hazırlaması, ‘ölümü öğrenmesi’ gerektiğine dikkat çeken klasik bir yaklaşım
    vardır. Ancak ölüm problemi, çağdaş felsefi ekoller arasında varoluşçu felsefenin
    dışında, felsefi tartışmalarda gerektiği yeri alamamış, çoğu kez yan bir konu olarak
    değerlendirilmiştir. Varoluşçu felsefenin ilgisi var olana ya da var olanın
    “varoluşuna dönüktür.” Söz konusu felsefe, genellikle
    zihinsel eğitimimizin bir sonucu olarak bireylerin ortaklaşa özelliklerine dikkat
    çeken ‘tipleştirmeye’ yönelik yaklaşımları reddederek, bireylerin kendilerine özgü
    olan, ‘biriciklik’ gösteren yönlerini ön plana çıkarır.
    Başka bir deyişle, ‘ben bir insanım’ dediğimde ben-ım ifadesi benim
    varoluşumu, insan yüklemi ise, benim ne tür bir varoluşla varolduğumu ifade
    etmektedir.
    Varoluşçu felsefe, insanı bireysel orijinalitesi ve
    somut tecrübeleri ile ‘kendine özgü’ bir varlık olarak değerlendirme, somut olana
    dönme, soyutlamalar, kavramlaştırmalardan uzaklaşma eğilimindedir. Soyut
    düşüncenin, insanı varoluş yolundan uzaklaştıracağı fikriyle yola çıkan varoluşçu
    filozoflar için insan yaşamının anlamlılığına katkıda bulunması ya da -farklı bir
    bakış açısıyla- insan yaşamının anlamsızlığına dikkat çekmesi ve onun
    değersizliğini gösterebilmesi açısından en temel problem ölümdür. Kişinin kendi
    ölümüdür. Dışımızdaki nesnel ya da kamusal anlamıyla değil, bizzat kendi
    ölümümüz.
    1 ...