Atatürk’ün, islamiyet’ten ve Hz. Peygamber’den övgüyle ve hürmetle bahseden, Müslümanlığından dolayı iftihar ettiğini dile getiren pek çok sözü vardır. Milli mücadelenin kazanılmasından sonra, çıktığı yurt gezilerinin birinde, 07.02.1923 tarihinde Balıkesir Zağanos Paşa Camiinde Atatürk halka şu hutbeyi îrad eder:
“Ey millet! Allah birdir, şânı büyüktür. Allah’ın selâmeti, âtıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamber Efendimiz Hazretleri, Cenâb-ı Hak tarafından insanlara dini hakikatleri tebliğe memur ve rasûl olmuştur. Kanun-ı esâsî, cümlenizce m a l u m d u r ki, Kur’an-ı azîmüşşândaki naslardır. insanlara feyiz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir, ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, hakikata tamamen tevafuk ve tetabuk ediyor. Eğer akla, mantığa ve hakikat tevafuk etmemiş olsaydı, bununla diğer ilahi doğal kanunlar arasında tezat olması icabederdi. Çünkü bilcümle kevni kanunları yapan Cenâb-ı Hak’tır.
Arkadaşlar! Cenâb-ı Peygamber, mesaisinde iki dâra yani iki haneye sahip bulunuyordu. Biri kendi hanesi, diğeri Allah’ın evi idi. Millet işlerini Allah’ın evinde yapardı. Efendiler, amiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler, tâat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapmak lazım geldiğini düşünmek, yani meşveret için yapılmıştır…” (Söylev, C II, s 94)