Sıradan bir pazar sabahı rahatsız uykusundan homurdanarak uyandı.söyle bir etrafına bakındı her şey yerli yerindeydi.sıkıcı bir hayatı vardı. düzeni tertibi her şeyin önünde tutar,düzenin tertibin önemine dair nutuklar atmaktan keyif alırdı.tek kişilik odasında bir elbise dolabı,bir kitaplık,kırık bir yatak ve bir bacağı diğerlerinden daha yüksek eski bir masa dışında hiçbir eşya yoktu.yüzünü yıkamak üzere koridordaki lavaboya doğru gitmeye başladı.ağır adımlarla lavaboya girdi ve yüzünü yıkamaya başladı.yüzünü kuruladıktan sonra şöyle bir aynaya baktı ve gördüğü manzara karşısında adeta dili tutuldu.kulakları yerinde yoktu!nasıl olmuştu ? Kim almış olabilirdi ? Bu bir rüya mıydı yoksa birisi ona kötü bir şaka mı yapıyordu ? Kafasını hızlı hızlı salladiktan sonra bir kez daha aynaya baktı manzara aynıydı resmen kulakları yoktu.sanki gece uyurken uçup gitmişlerdi.telaşla odasına doğru koşmaya başladı bir de telefonunun ön kamerasından bakmak istiyordu kulaklarına.odaya girip telefonunu yastığının dibinden alarak ön kamerayı açtı.aman yarabbim hala kulakları yoktu hala! Nasıl bir kabustu bu ? Hemen fotoğrafını çekip arkadaşlarından birine yolladı.arkadaşından gelen resimle ise şaşkınlığı bir kat daha artmıştı,onun da kulakları gitmişti! iki ayrı insanın başına aynı gecede böyle bir olay nasıl gelebilirdi ? Hemen arkadaşını aradı ve nasıl olduğuna dair sorular yağdırmaya başladı.arkadaşının durumu da kendisininkinden farklı değildi,onun da bildiği pek bir şey yoktu.ilk şoku atlattıktan sonra sokağa çıkmaya karar verdi belki bunun nasıl olabileceğini bilen insanlar çıkıp nedenini söyleyebilirlerdi.bu düşüncelerle sokağa fırladı.aman allah o da neydi ? Sağından solundan kulaksız insanlar geçip gidiyordu ! Ne olduğunu bir türlü anlayamamıştı. Bu insanların ve en önemlisi kendisinin kulakları nerdeydi ? Nasıl,bir gecede hepsi yok olup gitmişti ? Bu düşüncelerle sokağın başından sonuna doğru yürümeye başladı. Her taraf kulaksız insanlarla doluydu ve işin tuhaf yanı bu insanların kulakları yerindeymiş gibi normal hayatlarına devam ediyor olmalarıydı. Kimisi alışverişini yapıyor kimisi sevgilisiyle tartışıyor kimisi de kahvesini yudumluyordu. Kimsenin bu tuhaflığa aldırdığı yoktu sanki hep kulaksız yaşamışlardı. Eskisi gibi konuşuyor, tartışıyor gündelik hayatlarına devam ediyorlardı. Şaşırdığı bir diğer nokta ise insanların kulakları olmadığı halde konuşmaya devam ediyor oluşuydu. Birileri bir şeyler söylüyor birileri onaylıyor birileri ise itiraz ediyordu. Bütün bunları nasıl oluyor da kulakları olmadan yapabiliyorlardı ? Yoksa karşılıklı konuşmalarda kulak o kadar da önemli değil miydi ? Ne gerek vardı ki kulağa zaten ?Kulakları olmadan da insanlar birbirlerini anlayabiliyordu ne de olsa. Konuşmayı seviyordu belki de insanlar dinlemekten çok ya da dinlemek onlara zaman kaybı gibi görünüyordu. insanlar zorluk çekmemişti yani kulaksız yaşamaya alışma konusunda. Kimse sormuyordu diğerinin kulakları hakkında. insanın bir diğerini en az yargıladığı konu buydu bana kalırsa. Kimse birbirini dinlemiyordu ve kimse bu durumda bir anormallik sezmemişti. Kahramanımıza ise , zaman içinde bu duruma alışmak düşmüştü. O da normal hayatına döndü ve kulakları olmadan bir ömür mutlu yaşadı.